Bebek Vokalizasyonuna Dayanan "Mama" Sesinin Evrenselliği Araştırmalarla Onaylandı

Düzenleyen: Vera Mo

Svahili, Japonca ve Rusça gibi farklı coğrafyalarda konuşulan ve dil aileleri arasında belirgin ayrılıklar gösteren dillerde, annelik için kullanılan kelimenin "mama" etrafında toplanması dikkat çekici bir evrensellik sergilemektedir. Bu durumun tesadüfi olmadığı, dilbilimcilerin incelemeleriyle kesinleşmiş olup, insan biyolojisi ve erken gelişim evreleriyle sıkı sıkıya bağlantılı olduğu araştırmalarla doğrulanmıştır. Bu dilsel benzerlik, dil ailelerinin ötesine geçerek konuşmanın paylaşılan bir insan başlangıcına işaret etmektedir.

Bu evrenselliğin temelinde, bebeklerin doğal ses çıkarma süreçleri yatmaktadır. Yeni doğan bebekler, fizyolojik olarak en kolay üretebildikleri sesleri, yani iki dudak ünsüzleri (/m/, /p/, /b/) ile açık ünlü /a/ sesini birleştiren tekrarlayan ünlü-ünsüz kombinasyonlarını doğal olarak çıkarmaktadırlar. Bu organik mırıldanmalar sonucunda, bebeklerin ses dağarcığında doğal olarak "ma-ma" veya "pa-pa" varyasyonları ortaya çıkmaktadır. British Columbia Üniversitesi'nde yürütülen araştırmalar, bebeklerin bu tür tanıdık, ritmik sesleri duyduklarında beyinlerinde artan bir aktivite gösterdiğini rapor etmiştir. Bebeklerin 7 ila 10. aylarında hece tekrarları gözlemlenir ve bu dönemde "ma-ma" gibi sesler ortaya çıkabilir.

Dilbilimci Roman Jakobson, "Why 'Mama' and 'Papa'?" adlı çalışmasında, "mama" sesinin, bebeğin emzirme sırasında çıkardığı nazal mırıltıdan kaynaklandığı hipotezini ortaya atmıştır. Bu bağlamda, sesin başlangıçta "anne" anlamına gelmeden önce "besin" veya "rahatlık" gibi temel bir ihtiyacı işaret ettiği öne sürülmektedir. Ebeveynler, bu yatıştırıcı sesleri doğal olarak birincil bakıcıyla ilişkilendirir ve böylece "mama" kelimesi, temel bir bağ ve güvenlik terimi olarak yerleşir. Gürcüce'de *mama* kelimesi 'baba' anlamına gelse de, ilgisiz dil aileleri arasında 'M' sesinin annelik için bu denli yaygın olması, doğrudan kültürel bir alışverişten ziyade güçlü bir biyolojik eğilimi kanıtlar niteliktedir. Hint-Avrupa dillerinde (Sanskrit) ise "ma" kökünün doğurganlık ve annelik anlamlarına işaret ettiği de gözlemlenmektedir.

"Mama" sesinin kalıcılığı, güçlü ve evrensel bir duygusal bağı, yani anneyle kurulan bağı vurgulamaktadır. Milyarlarca insanı birleştiren bu temel dilsel unsuru tanımak, paylaşılan insan mirasına somut bir hatırlatma sunar. Bu temel, sezgisel dil, karmaşık kültürel farklılıkların öncesine dayanmaktadır. Bu örüntü, olumsuzlama ('hayır' veya 'na') veya acı ifadeleri ('ay') gibi diğer temel kavramlara da uzanır; bu ifadeler genellikle evrensel insan deneyimlerine dayanan temel vokal ve bedensel işlevlerden doğar ve dilin en erken katmanlarının evrensel insan deneyimleri üzerine inşa edildiği teorisini güçlendirir.

Otistik çocuklarda görülen tekrarlayan sesler ve dil gelişimindeki gecikmeler, normal vokalizasyon gelişiminin önemini dolaylı olarak ortaya koymaktadır. Ayrıca, bebeklerin ilk bir ayda çıkardığı ağlama, öksürme gibi doğal sesler, daha sonraki hecelemelerin temelini oluşturur. Bu temel dilsel yapıların, karmaşık dil sistemlerinin gelişiminde oynadığı rol, insan bilişinin ve iletişimin evrensel temellerini anlamak için kritik bir öneme sahiptir.

Kaynaklar

  • ElPeriodico.digital

  • EBNW Story

  • Wikipedia

  • Parent.com

  • Grammar Girl

  • uTalk

Bir hata veya yanlışlık buldunuz mu?

Yorumlarınızı en kısa sürede değerlendireceğiz.