Lübnan'da Filistinli Grupların Silah Bırakma Süreci Belirsizliklerle Devam Ediyor

Ağustos 2025 itibarıyla Lübnan, ülkedeki Filistinli grupların mülteci kamplarındaki silahlarını Lübnan ordusuna teslim etme sürecini başlattı. Bu adım, Beyrut'un Burj el-Barajneh kampında başladı ve yıl sonuna kadar tüm kamplarda silahların merkezi ordu kontrolüne alınmasını hedefliyor. Ancak, bazı grupların tereddütleri ve güvenlik garantileri konusundaki devam eden müzakereler süreci karmaşık hale getiriyor.

Süreç, Mayıs 2025'te Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas ve Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Aoun arasında imzalanan bir anlaşmanın ardından ilerliyor. Bu anlaşma, daha geniş bir Filistin devletinin kurulması ve İsrail işgalinin sona erdirilmesi hedeflerini içerse de, Lübnan'daki silah bırakma eylemiyle doğrudan bağlantısı tam olarak açıklanmamış durumda. ABD'nin Lübnan Özel Temsilcisi Tom Barrack, bu gelişmeyi "birlik ve istikrar yönünde tarihi bir adım" olarak nitelendirdi.

Sahadaki durum tam bir uzlaşıdan uzak. Bazı Filistinli gruplar, silahları kimliklerinin ve direnişlerinin bir sembolü olarak görüyor. Geçmişte yaşanan Sabra ve Şatilla katliamları gibi trajedilerin tekrarlanması endişesiyle silah teslimine karşı çıkan bu gruplar, uluslararası güvenceler, mültecilere yönelik gerçek koruma ve geri dönüş haklarının garanti altına alınmasını talep ediyor. Bu sürecin sadece Lübnan hükümetinin bir kararı olmadığını, aynı zamanda bölgesel planların bir parçası olduğunu düşünüyorlar.

Lübnan ordusu, 13 Eylül 2025'te Ayn el-Hilve ve Beddavi kamplarından kamyonlar dolusu silah teslim aldığını duyurdu. Teslim edilen silahlar arasında hafif ve orta çaplı silahların yanı sıra kullanılamaz durumdaki eski silahların da bulunduğu bildirildi. Bu teslimatlar, Lübnan'ın ülkedeki silah kontrolünü tamamen kendi eline alma çabasında önemli bir aşama olarak görülüyor.

Ancak, Hamas gibi bazı gruplar, İsrail işgali sürdükçe silahlarından vazgeçmeyeceklerini ve bu tür kararların gruplarla diyalog yoluyla alınması gerektiğini savunuyor. Bu gelişmeler, Lübnan'ın devlet otoritesini pekiştirme ve güvenlik ortamını iyileştirme çabalarının bir yansıması olarak değerlendirilebilir. Filistinli mülteci topluluklarının endişeleri ve talepleri göz ardı edildiğinde, sürecin tam anlamıyla başarıya ulaşması zor görünüyor. Gelecek haftalarda yapılacak müzakereler ve alınacak güvenlik garantileri, bu hassas sürecin nasıl şekilleneceğini belirleyecek.