Belçika'dan Filistin'e Tanıma ve İsrail'e Yönelik Yaptırımlar: Küresel Diplomasiye Yeni Bir Soluk

Belçika, 9 Eylül'de başlayacak Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda Filistin Devleti'ni resmen tanıyacağını duyurdu. Bu adım, Gazze'deki insani krize ve İsrail'in uluslararası hukuku ihlal eden politikalarına bir tepki olarak öne çıkıyor.

Belçika Dışişleri Bakanı Maxime Prevot, ülkesinin Filistin'in devlet statüsünü tanıma kararlılığının yanı sıra, İsrail'e yönelik 12 maddelik bir dizi yaptırım uygulanacağını açıkladı. Bu yaptırımlar arasında, İsrail yerleşimlerinden yapılan ithalatın yasaklanması, İsrailli şirketlerle olan kamu alımlarının gözden geçirilmesi, belirli İsrailli bakanlar ve şiddet yanlısı yerleşimciler ile Hamas liderlerinin Belçika'ya girişinin yasaklanması ve "istenmeyen kişi" ilan edilmesi gibi maddeler bulunuyor. Ayrıca, Belçika'nın Avrupa Birliği (AB) düzeyinde de İsrail ile yapılan ortaklık anlaşmalarının askıya alınması ve işbirliklerinin dondurulması yönündeki girişimleri destekleyeceği belirtildi.

Bu hamle, Belçika'yı Fransa, İngiltere, Kanada ve Avustralya gibi daha önce benzer adımlar atmış olan ülkelerle aynı çizgiye getiriyor ve iki devletli çözüm vizyonunu destekleyen uluslararası çabaların bir yansıması olarak görülüyor. Belçika, bu adımını Fransa ve Suudi Arabistan öncülüğünde yürütülen daha geniş diplomatik girişimlerin bir parçası olarak tanımlıyor.

Gazze'deki insani durumun vahameti, halkın temel ihtiyaçlara erişimde zorlanması, açlık ve yetersiz beslenmenin yaygınlaşması, bu diplomatik adımların ardındaki temel motivasyonlardan biri olarak vurgulanıyor. BM raporlarına göre, Gazze'deki nüfusun büyük bir kısmı temel gıda ve suya erişimde ciddi sıkıntılar yaşıyor.

Amerika Birleşik Devletleri ise bu gelişmelere yönelik eleştirilerini dile getirerek, Filistin devletinin tanınmasının ancak doğrudan müzakereler yoluyla gerçekleşmesi gerektiğini savunuyor. İsrail'in ise Batı Şeria'nın bazı bölgelerini ilhak etmeyi değerlendirdiği yönündeki haberler, bölgedeki gerilimin artabileceği endişelerini beraberinde getiriyor.

Belçika'nın aldığı bu kararlar, uluslararası hukuka bağlılığın ve insani değerlerin bir göstergesi olarak değerlendiriliyor. Bu süreç, küresel bir vicdanın sesi olarak da yankılanıyor.