Pakistan ve Suudi Arabistan, 17 Eylül 2025 tarihinde Riyad'da stratejik karşılıklı savunma anlaşması imzalayarak iki ülke arasındaki köklü işbirliğine yeni bir boyut kazandırdı. Bu anlaşma, taraflardan birine yönelik herhangi bir saldırının diğerine de yapılmış sayılacağını öngörüyor ve bölgesel güvenlik ile küresel barışın sağlanmasını hedefliyor.
Pakistan Savunma Bakanı Khawaja Asif, anlaşmanın Pakistan'ın nükleer yeteneklerini de kapsadığını ve bu kabiliyetlerin Suudi Arabistan'ın hizmetine sunulabileceğini belirtti. Asif, Pakistan'ın 1998'deki nükleer denemelerinden bu yana "sorumlu bir nükleer güç" olduğunu ve bu statüsünün sorgulanmadığını vurguladı. Anlaşma, iki ülkenin savunma yeteneklerini geliştirmeyi ve her türlü saldırganlığa karşı ortak caydırıcılığı güçlendirmeyi amaçlıyor.
İki ülke arasındaki savunma ilişkileri 1960'lara kadar uzanıyor. Pakistan, o dönemde Suudi Arabistan'a eğitim ve danışmanlık desteği sağlamıştı. 1982'de imzalanan bir protokol ile işbirliği kurumsallaşmış ve Pakistan'ın Suudi Arabistan'daki askeri varlığı artmıştı. 1990-1991 Körfez Savaşı sırasında ise Pakistan, Suudi Arabistan'ın talebi üzerine 11.000'den fazla asker göndermişti. Bu yeni anlaşma, mevcut işbirliğini daha da pekiştirerek stratejik bir ittifak niteliği taşıyor.
Anlaşmanın zamanlaması ve içeriği, bölgesel dinamikler açısından da önem taşıyor. Özellikle İsrail'in Katar'a yönelik saldırısı ve artan bölgesel gerilimler bağlamında imzalanan bu anlaşma, Körfez ülkelerinin ABD'nin güvenlik garantilerine yönelik artan endişelerini yansıtıyor. Uzmanlar, bu anlaşmanın Ortadoğu'daki mevcut güvenlik mimarisini değiştirebileceğini ve bölgedeki güç dengelerini yeniden şekillendirebileceğini belirtiyor.
Hindistan, anlaşmanın ulusal güvenlikleri üzerindeki etkilerini dikkatle analiz ettiğini ve bölgesel istikrarı gözeteceğini açıkladı. Pakistan'ın nükleer kapasitesinin anlaşma kapsamında yer alması, bölgedeki stratejik hesaplamalara yeni bir boyut katıyor ve İran gibi bölgesel rakiplere karşı bir caydırıcılık unsuru olarak değerlendiriliyor. Anlaşma, iki ülke arasındaki yaklaşık seksen yıllık ortaklığın bir sonucu olarak görülüyor ve savunma sanayii, teknoloji transferi ve ortak tatbikatlar gibi alanlarda daha da derinleşmesi bekleniyor.