AB-Mısır İlk Zirvesi: 75 Milyon Avroluk Yardım Paketi Stratejik Ortaklığı Güçlendirdi

Avrupa Birliği (AB) ile Mısır arasındaki ilişkilerde yeni bir dönüm noktası teşkil eden ilk zirve, iki taraf arasındaki stratejik ortaklığın başlangıcını işaret etti. 22 Ekim 2025 tarihinde Brüksel’de gerçekleştirilen bu üst düzey toplantı, Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah el-Sisi, Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ve Avrupa Konseyi Başkanı António Costa gibi kilit isimleri bir araya getirdi. Bu tarihi zirve, yalnızca mevcut işbirliğini teyit etmekle kalmadı, aynı zamanda zorlu jeopolitik koşullar altında dahi ortak çıkarlar doğrultusunda işbirliğini derinleştirme arzusunu gösteren ikili ilişkilerde önemli bir kilometre taşı oldu.

Görüşmelerin temel amacı, bölgede istikrarı pekiştirmeyi ve sürdürülebilir kalkınmayı desteklemeyi hedefleyen siyasi ve ekonomik işbirliği konularını masaya yatırmaktı. Liderler, özellikle bölgesel güvenlik meselelerine, ticari ilişkilere, göç konularına ve Gazze Şeridi’ndeki hassas duruma özel bir önem atfettiler. Mısır tarafı, özellikle Gazze’deki ateşkes anlaşmalarının uygulanması ve bölgeye insani yardımın ulaştırılmasındaki hayati arabuluculuk rolünü vurguladı; bu kritik çabalar Avrupalı ortaklar tarafından büyük bir takdirle karşılandı ve ülkenin bölgesel önemini bir kez daha ortaya koydu.

Bu önemli zirve kapsamında, AB, Mısır’a yönelik 75 milyon avroluk bir hibe yardım paketi sağlayacağını resmen duyurdu. Bu mali destek, ülkenin sosyo-ekonomik gelişimini desteklemek, toplumsal dayanıklılığını artırmak ve özellikle kapsayıcı büyümeyi teşvik etmek amacıyla tahsis edildi. Fonların öncelikli kullanım alanları arasında sağlık hizmetlerine, eğitime, temiz su temini ve sanitasyona erişimin iyileştirilmesi yer alırken, bu projelerde kadınlar ve gençler gibi hassas gruplara özel bir dikkat gösterildi. Ayrıca, AB’nin 2024–2027 dönemini kapsayan daha kapsamlı makro-finansal planı çerçevesinde sunulan potansiyel kredi olanakları ve çeşitli yatırım araçları da detaylıca müzakere edilen konular arasındaydı.

Toplantının kritik ve hassas gündem maddelerinden biri de düzensiz göç meselesiydi. Mısır, coğrafi konumu itibarıyla Afrika ve Orta Doğu’dan gelen göçmenler için hem önemli bir geçiş hem de kalıcı bir ev sahibi ülke konumundadır. Ülke, son yıllarda göçmenlerin Avrupa’ya yönelik tehlikeli deniz geçişlerini aktif bir şekilde önleyerek önemli bir rol üstlenmiş ve aynı zamanda hatırı sayılır sayıda mülteciye sığınak sağlamıştır. Avrupalı liderler, bu çabaları takdir ederek, özellikle gençlerin kendi vatanlarında yaşama ve kendilerine iş imkanları yaratma fırsatlarına sahip olmaları için kalkınmaya yatırım yaparak işbirliğini sürdürme kararlılığını yinelediler.

Mısır’daki ekonomik tablo, yüksek enflasyon oranları, küresel salgının uzun süreli etkileri, dünya çapındaki ekonomik krizler ve bölgesel çatışmaların yarattığı baskılar nedeniyle zorlu olmayı sürdürüyor. AB tarafından sağlanan bu yardım paketi, sadece ekonomiyi istikrara kavuşturmayı değil, aynı zamanda yatırım ortamını iyileştirecek ve özel sektörün gelişimine ivme kazandıracak yapısal reformları da desteklemeyi hedeflemektedir. Bu destek, ülkenin uzun vadeli ekonomik sağlığı için hayati önem taşımaktadır.

Zirve, aynı zamanda iki tarafın karşılıklı uzun vadeli stratejik çıkarlarını da güçlü bir şekilde teyit etti. Liderler, ticaret hacminin artırılması, yatırımlar, güvenlik işbirliği, demografik konular, beşeri sermayenin geliştirilmesi ve göç yönetimi gibi temel alanlarda işbirliğini kesintisiz sürdürme taahhüdünde bulundular. Her iki taraf da, mevcut güncel zorlukların üstesinden gelmek ve bölgedeki genel istikrarı güçlendirmek adına bu ikili ilişkilerin tam potansiyelini kullanma niyetini açıkça dile getirdi.

Sonuç olarak, ilk AB-Mısır Zirvesi, yeni bir ortaklık evresini başlatan ve tarihi öneme sahip sembolik bir olay olarak kayıtlara geçti. Bu toplantı, Avrupa ve Mısır’ın uluslararası ortamdaki karmaşık durumlara rağmen yapıcı bir diyalog ve ortaklık inşa etmeye ne kadar istekli olduğunu net bir şekilde gösterdi. Ancak, varılan anlaşmaların somut sonuçlara dönüşmesi, hem iki tarafın da atacağı pratik adımlara hem de Mısır’ın ekonomik ve sosyal alanlardaki reform sürecini kararlılıkla sürdürmesine bağlı olacaktır.