Slovakya'da Başbakan Robert Fico'nun hükümetinin politikalarına karşı ülke genelinde geniş çaplı protestolar düzenleniyor. Halk, özellikle Fico'nun Rusya yanlısı olarak nitelendirilen dış politikası, ekonomik gidişat ve sosyal politikalardaki belirsizlikler nedeniyle sokaklara dökülüyor. Bu gösteriler, ülkenin geleceğine dair derin bir toplumsal diyalog ve beklentilerin bir yansıması olarak öne çıkıyor.
Protestoların ana tetikleyicilerinden biri, Başbakan Fico'nun Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile Moskova'da gerçekleştirdiği ziyaret oldu. Bu buluşma, Rusya'nın Ukrayna'yı işgalinin ardından bir Avrupa Birliği liderinin Kremlin'e yaptığı nadir ziyaretlerden biri olarak kayıtlara geçti. Fico'nun Ukrayna'ya yönelik daha mesafeli duruşu, Rusya'ya yönelik yaptırımları eleştirmesi ve Avrupa Birliği ile NATO'dan olası bir ayrılış sinyalleri vermesi, halkın önemli bir kesiminde endişe ve tepkiyle karşılandı. Bu politikalar, Slovakya'nın Avrupa Birliği ve NATO içindeki konumuna dair soru işaretleri yaratırken, bazı eleştirmenler ülkenin Macaristan Başbakanı Viktor Orbán'ın izlediği çizgiye benzer bir yöne kaydığı yorumunu yapıyor.
Ekonomik göstergeler de halkın hoşnutsuzluğunu besleyen bir diğer önemli faktör olarak öne çıkıyor. Slovakya'nın 2024 yılı bütçe açığının GSYİH'nin %5,3'üne ulaşarak Euro Bölgesi'nde ikinci en yüksek açık veren ülke olması ve Avrupa Komisyonu'nun 2025 için %6,8'lik bir açık öngörmesi, mali disiplin konusundaki endişeleri artırıyor. Buna rağmen, Slovakya ekonomisi 2024'te %2,1'lik bir büyüme kaydederek AB ortalamasının üzerinde bir performans sergiledi. Ancak Temmuz 2025 itibarıyla yıllık enflasyonun beklentilerin hafif üzerinde %4,4'e ulaşması, halkın alım gücüne yönelik kaygılarını canlı tutuyor. Ülke ekonomisinin otomotiv sektörü başta olmak üzere ihracata ve yabancı yatırımlara dayanması, küresel ekonomik dalgalanmalara karşı hassasiyetini de gözler önüne seriyor.
Protestoların dikkat çeken bir diğer boyutu ise, ülkenin önde gelen psikiyatrist ve psikologlarının Başbakan Fico'nun politikalarını ve iletişim tarzını eleştirerek istifaya çağırması oldu. Yüzden fazla uzman tarafından imzalanan bir açık mektupta, Fico'nun "manipülatif ve aldatıcı" konuşmalarının ülkenin ruh sağlığı üzerindeki potansiyel etkilerine dikkat çekildi. Öte yandan, Başbakan Fico, protestoları organize edenleri yabancı güçlerle işbirliği yaparak darbe girişiminde bulunmakla suçlayarak siyasi tansiyonu yükseltti. Bu iddialarını ülkenin istihbarat servisinden elde ettiği raporlara dayandırdığını belirtmesi, protestoların ardındaki siyasi atmosferin karmaşıklığını gösteriyor.
Slovakya'daki bu hareketlilik, sadece iç siyasi dinamikleri değil, aynı zamanda ülkenin Avrupa Birliği içindeki yerini ve uluslararası ilişkilerdeki yönelimini de sorgulatıyor. Halkın sesini yükseltmesi, daha şeffaf, istikrarlı ve uluslararası taahhütlere uygun bir yönetim anlayışı beklentisinin bir göstergesi olarak görülebilir. Bu süreç, Slovakya'nın kendi geleceğini şekillendirme yolunda attığı adımların bir parçası olarak, toplumsal bir uyanış ve yeniden yapılanma fırsatı sunuyor.