Fildişi Sahili'nde, 25 Ekim 2025 tarihinde yapılacak başkanlık seçimleri öncesinde siyasi tansiyon yükseldi. Ülkenin önde gelen muhalefet liderlerinin seçimlere katılımının engellenmesi üzerine, 9 Ağustos 2025 tarihinde ülke genelinde protestolar düzenlendi. Bu durum, ülkenin demokratik geleceği ve istikrarı hakkında ciddi endişelere yol açtı.
Protestoların merkezinde, Laurent Gbagbo liderliğindeki Fildişi Sahili Afrika Halk Partisi (PPA-CI) ve Tidjane Thiam liderliğindeki Fildişi Sahili Demokratik Partisi (PDCI) yer alıyor. Bu partiler, liderlerinin yaklaşan başkanlık seçimlerinden diskalifiye edilmesine tepki olarak ulusal çapta gösteriler organize etti. Mevcut Başkan Alassane Ouattara'nın dördüncü dönem için adaylığını açıklamasıyla birlikte siyasi rekabet daha da kızıştı. Diskalifiye edilen muhalefet figürleri arasında eski devlet başkanı Laurent Gbagbo, eski Uluslararası Para Fonu (IMF) yetkilisi ve eski Credit Suisse CEO'su Tidjane Thiam ile birlikte Charles Blé Goudé ve Guillaume Soro gibi isimler bulunuyor. Thiam'ın adaylığının reddedilmesinin temel nedeni, seçimlere başvuru sırasında çifte Fransız vatandaşlığına sahip olması olarak gösterilirken, Gbagbo ve diğerlerinin geçmişteki yasal mahkumiyetleri veya kısıtlamaları nedeniyle adaylıkları kabul edilmedi. Fildişi Sahili yasaları, çifte vatandaşların başkanlık için aday olmasını yasaklıyor.
Bu gelişmeler, Fildişi Sahili'nin demokratik ilkeleri ve istikrarı üzerindeki potansiyel etkileri hakkında önemli soruları gündeme getiriyor. Ünlü akademisyenler Paul Collier, Francis Fukuyama ve Dani Rodrik gibi isimler, Thiam'ın diskalifiye edilmesinin demokratik prensipleri tehdit edebileceği ve ülkede istikrarsızlığı yeniden alevlendirebileceği konusunda uyarıda bulundular. Muhalefet partileri siyasi diyalog çağrısında bulunurken, uluslararası toplum da şeffaf ve kapsayıcı bir seçim süreci için çağrılar yapıyor.
Fildişi Sahili'nin siyasi geçmişi, seçimlerle bağlantılı gerilimler ve şiddet olaylarıyla dolu. 2010-2011 krizi sonrası yaşananlar ve 2020 seçimlerindeki olaylar, ülkenin kırılgan siyasi yapısını gözler önüne seriyor. Ouattara'nın 2016'da anayasayı değiştirerek görev süresi sınırlarını kaldırması ve şimdi dördüncü kez adaylığını koyması bu gerilimi daha da artırıyor. Ülkenin en büyük ekonomisi olmasına rağmen, siyasi istikrarın sağlanması ve demokratik süreçlerin güvence altına alınması Fildişi Sahili'nin önündeki en büyük zorluklardan biri olmaya devam ediyor. Bu durum, bölgedeki diğer ülkeler için de bir emsal teşkil ediyor ve liderlerin görev sürelerini uzatma eğilimlerinin demokratik kurumsallaşma üzerindeki etkilerini gözler önüne seriyor.