Ankara, 14 Eylül 2025 – Türkiye'nin ana muhalefet partisi Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) lideri Özgür Özel'in çağrısıyla on binlerce kişi, parti genel merkezinin meşruiyetini sorgulayan bir dava öncesinde başkent Ankara'da toplandı. Bu gösteri, son yerel seçimlerdeki zaferlerin ardından muhalefete yönelik artan baskılara ve demokrasiye yönelik endişelere dikkat çekti.
Cumartesi günü Tandoğan Meydanı'nda düzenlenen ve "Vesayet değil, siyaset; kayyum değil, demokrasi" sloganıyla gerçekleştirilen mitingde, kalabalıklar Türk bayrakları ve CHP flamaları taşıyarak hükümet karşıtı sloganlar attı. CHP lideri Özgür Özel, sosyal medya üzerinden yaptığı açıklamada, "Sokaklara, pazarlara çıkamayan, meydanlara inemeyen köhneleşmiş bir iktidarın son çırpınışlarına teslim olmayacağız" diyerek halkı bu önemli buluşmaya davet etti. Miting alanına giden birçok yol güvenlik önlemleri kapsamında trafiğe kapatıldı.
Bu protesto, 15 Eylül 2025'te Ankara'da görülecek olan ve CHP'nin 2023 olağanüstü kongresinin geçerliliğini iptal etmeyi amaçlayan davaya bir gün kala gerçekleşti. Parti, olası bir olumsuz karar durumunda 21 Eylül'de olağanüstü bir kongre daha düzenleyerek hukuki süreci yönetmeye hazırlanıyor. Bu durum, partinin liderliğinin yanı sıra Türkiye'nin siyasi atmosferini de şekillendirebilecek bir gelişme olarak görülüyor.
Özgür Özel, mitingde yaptığı konuşmada, hükümeti demokratik normları zayıflatmak ve muhalefeti bastırmakla suçladı. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun (tutuklu bulunduğu dönemde okunan mektubunda) dile getirdiği gibi, bu tür hukuki süreçlerin siyasi motivasyonlu olduğu ve yaklaşan seçimlerin sonucunu önceden belirlemeye yönelik bir çaba olduğu vurgulandı. İmamoğlu'nun bu duruşu, "Başkan İmamoğlu" sloganlarıyla desteklendi.
Son bir yıl içinde CHP'ye yönelik hukuki baskılar arttı. Reuters'ın incelemesine göre, Türkiye genelinde yolsuzluk soruşturmaları kapsamında 500'den fazla CHP üyesi ve 17 CHP'li belediye başkanı gözaltına alındı. Bu durum, partinin yerel seçimlerdeki başarısının ardından hükümetin muhalefeti sindirme politikası olarak yorumlanıyor. Ekrem İmamoğlu'nun Mart 2025'te tutuklanması, ülkenin son on yıldaki en büyük protestolarına yol açmış ve ekonomik piyasalarda dalgalanmalara neden olmuştu. Bu olaylar, Türkiye'deki siyasi kutuplaşmanın derinliğini ve demokratik alan üzerindeki gerilimi gözler önüne seriyor.
Bu dava ve protestolar, Türkiye'nin demokratik geleceği ve hukukun üstünlüğü ilkesi açısından kritik bir dönüm noktası olarak değerlendiriliyor. Hükümet, yargının bağımsız olduğunu ve hukuki süreçlerde siyasi bir müdahale olmadığını savunurken, muhalefet bu iddiaları reddederek, hukuki süreçlerin muhalefeti bastırmaya yönelik bir araç olarak kullanıldığını belirtiyor. Bu gelişmeler, Türkiye'nin siyasi haritasını yeniden çizebilecek potansiyel etkilere sahip.