Küresel tarım sektörü, giderek daha öngörülemez hale gelen hava koşulları nedeniyle ciddi zorluklarla karşı karşıya kalmaktadır. Yoğun yağışların ardından gelen kavurucu sıcaklar gibi değişken iklim durumları, dünya çapında mahsul hasarına ve verim düşüşlerine yol açmaktadır. Bu durum, çiftçilerin üretim döngülerini istikrarlı bir şekilde sürdürmelerini zorlaştırmakta, hassas büyüme evrelerini olumsuz etkilemektedir.
Uzun süren ıslak dönemlerde kök çürümesi veya aşırı sıcaklarda yaprakların kuruması gibi ekstrem hava olayları, önemli ürün kayıplarına neden olmaktadır. Bu kayıplar, piyasadaki arzı doğrudan etkileyerek ürün fiyatlarının artmasına ve tüketicilerin harcamalarını daha dikkatli yapmasına yol açmaktadır. Tarım toplulukları, azalan verimler ve artan üretim maliyetleri arasında sıkışıp kalırken, uzun vadede iklim değişkenliğinin gıda güvenliği üzerindeki etkilerini azaltmak için adaptasyon stratejilerine olan ihtiyaç giderek daha belirgin hale gelmektedir.
Araştırmalar, iklim değişikliğinin tarımsal üretim üzerindeki etkilerinin sadece ürün miktarı ve kalitesiyle sınırlı kalmadığını göstermektedir. Örneğin, Filipinler'de sıcaklık artışının pirinç üretimini %10 oranında azaltabileceği öngörülmektedir. Türkiye'de ise 2024 yılının ilk dört ayında, tarımsal üretim faaliyetlerinin yoğun olmadığı bir dönemde bile, 208 milyon 854 bin dekarlık tarım alanının 664 bin dekarlık bölümü afetlerden zarar görmüştür. Ayrıca, 2017-2023 yılları arasında Türkiye'de tarımsal üretim alanlarının milyonlarca dekarlık bölümü, aşırı sıcak, aşırı yağış, dolu ve don gibi çeşitli iklim kaynaklı afetlerden etkilenmiştir. Bu durum, çiftçilerin karşılaştığı zorlukların ne denli büyük ve yaygın olduğunu ortaya koymaktadır.
İklim değişikliği ile mücadelede sürdürülebilir tarım uygulamalarının yaygınlaştırılması büyük önem taşımaktadır. Toprak ve suyun verimli kullanımı, organik madde miktarının artırılması, ekim nöbeti ve yerel iklim koşullarına uyum sağlayan bitki türlerinin tercih edilmesi gibi yöntemler, verimliliği artırırken iklime karşı direnci de güçlendirmektedir. Politika yapıcıların bu alanda atacağı bilinçli adımlar, tarım sektörünü daha dayanıklı hale getirebilir. Bu karmaşık sorunun üstesinden gelmek, çevreye duyarlı, sürdürülebilir ve bilim temelli tarım politikalarının benimsenmesini zorunlu kılmaktadır.