Brezilya, sahip olduğu muazzam biyoçeşitliliğini kullanarak küresel bir biyo-inovasyon lideri olma yolunda ilerliyor. Son araştırmalar, ülkenin biyoekonomisinin 2032 yılına kadar yıllık 100 ila 140 milyar dolar arasında gelir elde edebileceğini öngörüyor. Bu gelişen sektör, gıda, sağlık, kozmetik, malzeme ve tarım-işletme alanlarında sürdürülebilir ürünler yaratmak için doğanın zenginliğini bilim ve inovasyonla entegre ediyor. Brezilya'nın eşsiz biyoçeşitliliği, güçlü bilimsel temeli ve temiz enerji matrisi, ülkeyi biyo-inovasyonlarda küresel bir oyuncu olarak konumlandırıyor. Tarımsal girdilerden kozmetik aktif maddelere ve ilaçlara kadar Brezilya florası, büyük ölçüde keşfedilmemiş bir kaynak hazinesi sunuyor. Özellikle gıda ve biyolojik olarak parçalanabilen malzemeler gibi sektörler, sırasıyla yıllık 40-50 milyar dolar ve 20-30 milyar dolar gelir potansiyeli ile önemli vaatler taşıyor.
Ancak, Brezilya florasının %10'undan azının genetik haritasının çıkarılmış olması, bu ekonomik potansiyeli tam olarak gerçekleştirmede kritik bir boşluğa işaret ediyor. Brezilya, inovasyon verimliliği ve eşit yatırım dağılımı gibi zorluklarla karşı karşıya. Biyolojik potansiyeli zengin olan Amazon bölgesi, ülkenin güneyine kıyasla kırsal kredilerden orantısız şekilde daha az pay alıyor. Bu durum, kaynakların stratejik olarak yeniden yönlendirilmesi gerekliliğini ortaya koyuyor. Ülkenin biyoekonomisinin tam potansiyelini ortaya çıkarmak için önümüzdeki on yıl içinde yaklaşık 15,7 milyar dolarlık kamu ve özel sektör yatırımı gerekiyor. Stratejik öncelikler arasında bilimsel temellerin güçlendirilmesi, inovasyon ekosistemlerinin teşvik edilmesi, pazar koşullarının iyileştirilmesi ve düzenlemelerin geliştirilmesi yer alıyor. Yerli, quilombola ve geleneksel toplulukların biyoekonomik inovasyon için kritik öneme sahip olan sürdürülebilir biyoçeşitlilik kullanımı konusundaki bilgileri de bu ilerlemenin temel taşlarından birini oluşturuyor. 2021-2023 yılları arasında biyoekonomiye yapılan finansman akışları, büyük ölçüde özel sermayeden geldiğini ve bunun %96'sının yerel kaynaklardan sağlandığını gösteriyor. Ancak, bu finansmanın büyük bir kısmı dikili ormanlar, biyoenerji ve biyoyakıt sektörlerine yönelirken, biyoçeşitlilik ürünlerine dayalı biyoekonomiyi teşvik etmede zorluklar yaşanıyor. Geleneksel tarım ürünleri yılda 16,4 milyar dolar finansman alırken, biyoçeşitlilik ürünleri yalnızca 0,3 milyar dolar finansman bulabiliyor. Bu durum, biyoçeşitlilikten elde edilen ürünlerin finansmanında önemli bir boşluk olduğunu ve bu potansiyelin tam olarak değerlendirilmesi için daha fazla yatırım ve stratejik yönlendirme gerektiğini gösteriyor.