Okyanus Asitlenmesi Kritik Eşiği Aştı: Küresel Ekosistemler İçin Acil Uyarı

Düzenleyen: Tetiana Martynovska 17

Potsdam İklim Araştırmaları Enstitüsü (PIK) tarafından yayımlanan son rapor, okyanus asitlenmesinin deniz ekosistemleri için kritik bir güvenlik sınırını aştığını ortaya koyuyor. Rapora göre, denizlerdeki aragonit konsantrasyonu sanayi öncesi seviyelerin %80'inin altına düşerek, gezegenin istikrarını belirleyen dokuz "gezegen sınırı"ndan yedincisinin aşıldığı anlamına geliyor. Bu durum, gezegenimizin sağlığı ve insanlığın geleceği açısından önemli bir dönüm noktası olarak değerlendiriliyor.

"Gezegen Sınırları" kavramı, ilk olarak 2009 yılında bilim insanları tarafından gezegenin dengesi için hayati önem taşıyan dokuz kritik süreci tanımlamak amacıyla ortaya atıldı. Bu sınırlardan altısı daha önce aşılmıştı; iklim değişikliği, biyoçeşitlilik kaybı ve biyokimyasal döngülerdeki değişimler bunlardan bazılarıdır. Fosil yakıtların yakılmasından kaynaklanan karbondioksit (CO2) emisyonlarının okyanuslar tarafından emilmesiyle tetiklenen okyanus asitlenmesi, son zamanlarda gezegen sağlığı için ciddi bir tehdit olarak kabul ediliyor.

Sanayi devriminden bu yana, okyanus yüzeyinin pH değeri yaklaşık 0.1 birim azalarak asitlikte %30 ila %40'lık bir artışa neden oldu. Bu değişim, mercanlar, yumuşakçalar ve kritik plankton türleri gibi kalsiyum karbonattan kabuk veya iskelet oluşturan canlılar için büyük bir tehlike oluşturuyor. Bu organizmaların giderek yok olması, besin zincirini bozarak kıyı toplulukları için gıda güvenliğini de olumsuz etkileyebilir. Denizel yaşamın bu hassas dengesi, aynı zamanda atmosferdeki karbondioksiti emerek iklim değişikliğiyle mücadelede de önemli bir rol oynuyor. Bu organizmaların azalması, okyanusların bu kritik fonksiyonunu da zayıflatacaktır.

Okyanus asitlenmesinin temel nedeni, fosil yakıtların yanmasından kaynaklanan CO2 emisyonlarının okyanuslar tarafından emilmesidir. Aşılmış diğer altı gezegen sınırı; iklim değişikliği, ormansızlaşma, biyoçeşitlilik kaybı, sentetik kimyasalların (plastikler dahil) yayılması, tatlı su kıtlığı ve azot döngüsünün dengesidir. Henüz aşılmamış iki sınır ise atmosferdeki aerosoller (hava kirliliği) ve stratosferdeki ozon seviyesidir.

Okyanusların artan asitlenmesi, CO2 emisyonlarının azaltılması ve deniz ekosistemlerinin korunması için acil eylem ihtiyacını vurguluyor. Deniz Korunan Alanları'nın (MPA'lar) oluşturulması ve Yüksek Denizler Anlaşması gibi uluslararası anlaşmaların onaylanması, okyanusların korunması yolunda önemli adımlar olarak görülüyor. Ancak, asitlenmenin etkilerini hafifletmek ve deniz biyoçeşitliliğini korumak için daha hızlı ve koordineli eylemler gerekmektedir. Yüksek Denizler Anlaşması, ulusal yargı alanları dışındaki deniz alanlarında biyoçeşitliliğin korunması ve sürdürülebilir kullanımı için ilk yasal olarak bağlayıcı uluslararası anlaşmadır ve deniz ekosistemlerini korumak için yeni araçlar sunmaktadır. Bu anlaşma, 2030 yılına kadar küresel okyanusun %30'unu koruma hedefine ulaşmada kritik bir rol oynuyor.

Mevcut durum, Dünya sistemlerinin birbirine bağlılığını ve gezegenin sürdürülebilirliğini sağlamak için çevresel zorlukların kapsamlı bir şekilde ele alınmasının gerekliliğini gözler önüne seriyor. Bu küresel sorunla mücadelede, bireysel çabalarımızdan uluslararası politikalara kadar her düzeyde eşgüdümlü bir yaklaşım benimsemek, deniz yaşamının ve dolayısıyla insanlığın geleceğini güvence altına almak için zorunludur.

Kaynaklar

  • ABC Digital

  • Oceanographic Magazine

  • Mongabay News

  • Mongabay News

  • Mongabay News

  • Mongabay News

Bir hata veya yanlışlık buldunuz mu?

Yorumlarınızı en kısa sürede değerlendireceğiz.

Okyanus Asitlenmesi Kritik Eşiği Aştı: Kür... | Gaya One