İlerici Eğitim Metotları: Öğrenci Farklılıklarına Nörobilim Temelli Yanıtlar
Düzenleyen: Olga Samsonova
Yirmi birinci yüzyılın gereksinimlerine uyum sağlamak amacıyla, kapsayıcı ve eleştirel düşünmeyi teşvik eden bir öğrenme anlayışına geçiş zorunluluk haline gelmiştir. Standartlaştırılmış öğretim yaklaşımları, gerçekte var olmayan bir 'ortalama öğrenci' profiline hitap etme yanılgısından kurtarılmalıdır. Bu dönüşüm, her bireyin kendine özgü potansiyelini açığa çıkarma yolunda atılmış bilinçli bir adımdır.
Küresel ölçekte öğrencilerin yüzde 15'inden fazlası Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB), Otizm Spektrum Bozukluğu (TEA), öğrenme güçlükleri ve üstün zekâ gibi özel öğrenme ihtiyaçlarına sahiptir. Ancak, gerçek anlamda bir bütünleşme için gerekli olan özel destek mekanizmaları ve kaynaklar hala yetersiz kalmaktadır. Bu durum, eğitim sisteminin her bir ferdin benzersiz yapısını kucaklaması gerektiği gerçeğini gözler önüne sermektedir.
Nörobilim alanındaki çalışmalar, öğrenme süreçlerine dair derin bir anlayış sunmaktadır. Stanislas Dehaene'in de işaret ettiği gibi, düzenli tekrar ve yapılandırılmış ortamlar beyin plastisitesini destekleyerek, net rutinlerin dikkat ve uzun süreli öğrenme için hayati önem taşıdığını kanıtlamaktadır. Nörobilimin eğitim uygulamalarına transferi kolay bir süreç olmasa da, bu alandaki ilerlemeler öğretmenlerin öğrenmenin beyindeki serüvenini anlamalarına yardımcı olmaktadır. DEHB veya TEA tanısı konmuş öğrenciler için öngörülebilirliğin sağlanması, net çizelgeler ve aktif dinlenmelerle kaygının azaltılması esastır. Öte yandan, üstün zekâlı öğrencilerin motivasyonunu canlı tutmak amacıyla rutinlerin, zorlayıcı ve açık uçlu projelerle zenginleştirilmesi gerekmektedir.
Mevcut eğitim yapısı, yetkinlikleri ölçmekte yetersiz kalan ve ezber temelli testlere aşırı derecede bel bağlamaktadır. Bu durum, yeterli zorluk bulamayan üstün zekâlı öğrenciler de dahil olmak üzere pek çok öğrencide başarısızlık hissine yol açmakta, hatta okulu bırakma riskini artırmaktadır. César Coll'ün savunduğu gibi, değerlendirme; portfolyolar ve öz değerlendirme gibi esnek yöntemler kullanılarak, yalnızca geleneksel sınavlara dayanmak yerine, sürekli, biçimlendirici ve çeşitlendirilmiş olmalıdır.
Dijitalleşme, kaynaklara erişimi ve kişiselleştirmeyi beraberinde getirse de, uzmanlar Francesco Tonucci'nin de belirttiği gibi, teknolojinin vazgeçilmez olan insani etkileşimin, duygusal tartışmaların ve öğretmen motivasyonunun yerini almaması gerekmektedir. Teknolojinin, öğrenme deneyimini zenginleştiren bir araç olarak kalması, temel insan bağlantısını gölgelemesine izin verilmemelidir. Bu bağlamda, kapsayıcı eğitim ortamları oluşturmak, farklılıklara karşı olumlu tutumların gelişimine katkı sağlayarak daha adil bir toplum yapısının temelini atmaktadır.
Öğretmenlerin, öğrenme sürecini iyileştirebilmeleri ve öğrencilere daha iyi deneyimler sunabilmeleri için, kendi öğretim programlarını ve güçlü yönlerini yansıtma yoluyla sürekli gelişim içinde olmaları beklenmektedir. Nihayetinde amaç, gerçek öğrenci çeşitliliğine cevap veren, öğretmenlerin adaletsiz bir değerlendirme sisteminin ötesine geçebilmesi için yeterli eğitim ve kaynaklara sahip olduğu bir eğitim yapısı inşa etmektir.
Kaynaklar
La Opinión - El Correo de Zamora
UNESCO: Más del 15% del alumnado en el mundo presenta alguna necesidad educativa específica
American Academy of Pediatrics: Nuevas recomendaciones sobre el tiempo de pantalla para niños y adolescentes
Por qué el sistema educativo falla a los niños con TDAH
El impacto de la tecnología en la educación en 2025
El impacto de la tecnología en la educación en 2025
Bu konudaki diğer haberlere göz atın:
Bir hata veya yanlışlık buldunuz mu?
Yorumlarınızı en kısa sürede değerlendireceğiz.
