Hindistan ve Çin, beş yıllık bir aranın ardından doğrudan uçuşları yeniden başlatma konusunda anlaşarak, iki ülke arasındaki diplomatik ilişkilerde önemli bir yumuşamaya işaret etti. Bu adım, 2020'deki sınır çatışmaları nedeniyle gerilen ilişkilerin normalleşmesi yönünde atılmış somut bir gelişme olarak görülüyor.
Anlaşma, hem Hindistan hem de Çin için ekonomik, turistik ve kültürel bağların güçlenmesi açısından büyük önem taşıyor. Diplomatik temaslar, Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi'nin Yeni Delhi'ye yaptığı ziyarette Hindistan Ulusal Güvenlik Danışmanı Ajit Doval ile bir araya gelmesiyle daha da ivme kazandı. Bu görüşmelerde, sınırda barış ve istikrarın sağlanması, yeni uzman ve çalışma gruplarının kurulması gibi konular ele alındı. Çin, nadir toprak elementleri, gübreler ve tünel açma makineleri gibi konularda Hindistan'ın endişelerini giderme sözü verdi.
Hindistan Başbakanı Narendra Modi'nin de yakında Çin'in Tianjin kentinde düzenlenecek olan Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) zirvesine katılması bekleniyor. Bu zirve, ikili ilişkilerin daha da geliştirilmesi için önemli bir fırsat sunacak.
Doğrudan uçuşların yeniden başlaması, özellikle iş dünyası ve turizm sektörü için büyük bir kolaylık sağlayacak. Pandemi öncesinde iki ülke arasındaki hava trafiği oldukça yoğundu ve doğrudan uçuşların kesintiye uğraması, seyahat sürelerini ve maliyetlerini önemli ölçüde artırmıştı. Yeniden başlayan seferler, iş insanlarının daha hızlı seyahat etmesine, yatırımcıların daha kolay ulaşım sağlamasına ve turizm faaliyetlerinin canlanmasına olanak tanıyacak.
Hindistan'ın ABD ile yaşadığı ticari gerilimler ve artan gümrük vergileri göz önüne alındığında, Çin ile ilişkilerin normalleşmesi Hindistan için stratejik bir dengeleme unsuru olarak da değerlendiriliyor. Ekonomik açıdan bakıldığında, doğrudan uçuşların yeniden başlaması, iki ülkenin ticaret hacmini artırma potansiyeli taşıyor. Hindistan ve Çin, teknoloji, ilaç, üretim ve tüketici ürünleri gibi alanlarda önemli ticaret ortaklarıdır. Bu yeni bağlantı, tedarik zincirlerini canlandırarak ve lojistik verimliliğini artırarak her iki ülkenin de üretim sektörlerine olumlu yansıyacaktır.
Bu gelişmeler, Hindistan ve Çin arasındaki ilişkilerin sadece hava ulaşımıyla sınırlı kalmayıp, sınır ticaretinin yeniden açılması ve çeşitli diyalog mekanizmalarının canlandırılması gibi adımlarla da pekiştiğini gösteriyor. Her iki ülke de farklılıklarını yönetme ve işbirliği fırsatlarını değerlendirme konusunda karşılıklı bir istek sergiliyor. Bu pragmatik yaklaşım, bölgesel istikrar ve küresel refah için de olumlu bir işaret olarak kabul ediliyor. Önümüzdeki dönemde, bu adımların sürdürülebilirliği ve ilişkilerin daha da derinleşmesi, karşılıklı güvenin ve işbirliğinin ne ölçüde pekiştirileceğine bağlı olacaktır.