Çek Cumhuriyeti'nde 2025 yılında tamamlanan parlamento seçimlerinde, milyarder iş insanı ve sağ popülist ANO partisinin lideri Andrej Babiš, önemli bir zafer elde ederek ülkenin siyasi geleceği hakkında kritik soruları gündeme taşıdı. ANO partisi, 200 sandalyeli alt mecliste 80 sandalye kazanarak dikkat çekici bir başarı elde etti. Bu sonuçla Babiš, hükümeti kurma sürecine başlarken, özellikle dış politika alanındaki olası değişimler uluslararası kamuoyunun ilgisini çekti.
Seçimlerde oyların yaklaşık %34.5'ini alan ANO partisi, Babiš, seçim sonrası yaptığı açıklamalarda tek parti hükümeti kurma niyetini belirtse de, koalisyon için diğer partilerin desteğine ihtiyaç duyacağını ifade etti. Bu çerçevede, aşırı sağ Özgürlük ve Doğrudan Demokrasi (SPD) partisi (%7.9 oy) ve sağ popülist Motorcular partisi (%6.78 oy) gibi gruplarla olası ittifaklar, Çek Cumhuriyeti'nin Avrupa Birliği ve NATO içindeki konumunu yeniden şekillendirebilir.
Babiš'in zaferi, özellikle Ukrayna'ya yönelik destek ve Avrupa Birliği ile ilişkiler konusunda bazı endişeleri beraberinde getiriyor. Babiş'in geçmişte Macaristan Başbakanı Viktor Orbán ile kurduğu yakın ilişkiler ve AB'nin göç ve çevre politikalarına yönelik eleştirel duruşu, Çek Cumhuriyeti'nin dış politikasında bir kaymaya işaret edebilir. Bazı analistler, olası bir SPD ve Motorcular ittifakının, Çek Cumhuriyeti'nin Ukrayna'ya verdiği desteği azaltabileceği ve Macaristan ile Slovakya'nın Rusya yanlısı tutumlarına daha yakın bir çizgi izleyebileceği yönünde endişelerini dile getiriyor.
Ancak Babiš, seçim kampanyası sırasında yaptığı açıklamalarda, Çek Cumhuriyeti'nin Avrupa Birliği ve NATO'ya bağlılığını sürdüreceğini belirtmişti. "Avrupa'yı kurtarmak istiyoruz ve açıkça Avrupalı ve NATO yanlısıyız" diyen Babiš, iş dünyası bağlantılarının ve NATO taahhütlerinin Brüksel ile pragmatik bir yaklaşım sergileyeceğine işaret ediyor. Babiş'in geçmişteki başbakanlık döneminde (2017-2021), özellikle göç ve ulusal egemenlik konularında Orbán ile benzer görüşleri paylaştığı biliniyor. Kampanyasında ise ekonomik büyüme, vergi indirimleri ve enerji fiyatları gibi iç meselelere odaklanırken, AB'nin Yeşil Mutabakatı ve göçmen politikalarına karşı çıktığını ifade etti.
Çek Cumhuriyeti'nin Ukrayna'ya yönelik cephane tedarik girişimi gibi kritik projelerin geleceği de belirsizlik taşıyor. Babiš, bu tür girişimlerin NATO tarafından organize edilmesi gerektiğini savunurken, Ukrayna'nın AB üyeliği konusunda da "hazır olmadığını" belirtti. Bu durum, Çek Cumhuriyeti'nin uluslararası alandaki proaktif rolünü azaltabileceği ancak Macaristan veya Slovakya gibi tam bir engelleyici politika izlemeyeceği yönünde beklentiler bulunuyor. Yeni hükümetin oluşum sürecinde Cumhurbaşkanı Petr Pavel'in rolü de önemli olacak. Pavel'in, AB veya NATO'dan ayrılmayı savunan bakanları atamayacağı yönündeki açıklamaları, olası koalisyonların şekillenmesinde etkili olabilir. Bu seçim sonuçları, Çek Cumhuriyeti'nin sadece iç siyasetini değil, aynı zamanda Avrupa'daki güvenlik dengeleri ve AB'nin geleceği üzerindeki etkileri açısından da yakından takip edilecektir. Seçimlere katılım oranı %68.8 olarak gerçekleşti.