Tuğla mimarisinin yaratıcı ve ekolojik potansiyelini öne çıkaran prestijli BRICK AWARD 26, bu yıl 21 ülkeden 50 dikkat çekici yapıyı kısa listesine dahil ederek küresel bir başarı sergiledi. Wienerberger tarafından 2004'ten bu yana iki yılda bir düzenlenen ödül, tuğlanın yenilikçi ve sürdürülebilir kullanımını teşvik etmeyi amaçlıyor. Kısa listeye kalan projeler, konutlardan ticari ve kamusal alanlara, hatta deneysel tasarımlara kadar geniş bir yelpazeyi kapsıyor.
Bu yılın öne çıkan projeleri arasında, İran'daki Şafak Türbesi'nin özel bir alanı kamusal bir anıta dönüştüren ters kubbesi, Bangladeş'teki Aga Han Akademisi'nin yoğun şehir dokusunda sunduğu yeşil dış mekanlar, EDGE sertifikası alarak Bangladeş'te bu prestijli enerji verimliliği ve sürdürülebilirlik ödülünü kazanan ilk proje olmasıyla da öne çıkıyor, Hindistan'daki Metal Körük Fabrikası Ofisi'nin beton kullanımını azaltarak CO₂ emisyonlarını minimize etme hedefi bulunuyor. Ayrıca, Çin'de Kengo Kuma & Associates imzalı UCCA Kil Müzesi'nin el yapımı seramik karolarla süslenmiş özgün çatısı, Yixing seramiklerinin bin yıllık mirasına saygı duruşunda bulunmakla kalmıyor, aynı zamanda bu bölgenin uluslararası bir seramik sanatı merkezi olarak yeniden canlanması için bir katalizör görevi görüyor ve New York'taki 64 University Place'in Kohn Pedersen Fox tarafından tasarlanan, tarihi ve modern unsurları harmanlayan çağdaş konut binası olarak dikkat çekmesi de önemli. Bu yapı, Greenwich Village bölgesinin mimari tarzına saygı duruşunda bulunarak geleneksel tuğla işçiliği ve kemerli pencereleri kullanırken, enerji verimliliğini artırmak ve konforlu yaşam alanları yaratmak için modern çözümler sunuyor. Ayrıca, nakliye emisyonlarını azaltmak amacıyla Pensilvanya'dan temin edilen tuğlalar kullanıldığı da belirtiliyor.
BRICK AWARD 26'nın bu yılki ödül töreni, 11 Haziran 2026 tarihinde Viyana'da gerçekleştirilecek. Ödül, tuğlanın yaratıcı ve ekolojik avantajlarını vurgulayarak dünya genelinde geleceğe yönelik mimari çözümlere ilham vermeyi sürdürüyor. Tuğlanın sadece geleneksel bir malzeme olmadığını, aynı zamanda modern mimaride yenilikçi ve çevre dostu yaklaşımlar için güçlü bir potansiyel sunduğunu bir kez daha kanıtlıyor.
rekor sayıda başvuru, tuğla mimarisine olan küresel ilgiyi ve bu malzemenin sunduğu sınırsız olanakları gözler önüne seriyor. Tuğla, sürdürülebilirlik ve dayanıklılık arayışında olan mimarlar için vazgeçilmez bir malzeme olmaya devam ediyor.
Özellikle geri dönüştürülmüş malzemelerden yapılan tuğlalar ve düşük karbon ayak izine sahip üretim yöntemleri, çevre bilincinin arttığı günümüzde büyük önem kazanıyor. Teknolojinin gelişimiyle birlikte 3D yazıcılarla üretilen özel şekilli tuğlalar ve dijital fabrikasyon teknikleri, mimarlara daha önce hayal bile edilemeyen tasarımları hayata geçirme fırsatı sunuyor. Bu yenilikler, tuğla mimarisinin sınırlarını zorlayarak daha karmaşık ve görsel olarak çarpıcı yapılar ortaya çıkarıyor. Ayrıca, biyo-filik tasarım prensiplerinin tuğla cephelerle entegrasyonu, binaları daha yaşanabilir ve çevreyle uyumlu hale getiriyor; bitkilerle entegre yeşil duvarlar hem estetik bir değer katıyor hem de hava kalitesini iyileştiriyor.