Temel fizik dünyasında, Einstein'ın Genel Görelilik Teorisi (GGT) ile kuantum mekaniğini uyumlu hale getirme ihtiyacı keskinliğini koruyor. Onlarca yıldır merkezi bir sorun olmaya devam eden bu görev, 26 Ekim 2025 tarihinde The European Physical Journal C dergisinde yayımlanan çığır açıcı bir araştırma sayesinde yeni bir ivme kazandı. Fizikçiler Marco Matone ve Nikolaos Dimakis, kuantum olaylarının olasılıksal doğasının doğrudan uzay-zamanın geometrik özelliklerinden kaynaklanabileceği yönünde cesur bir tez ortaya attılar.
Bu bilimsel atılımın özü, kuantum kozmolojik denkleminin WKB açılımının ilk düzeltmesinin, birinci Friedmann denklemini nasıl yeniden formüle edebileceğinin gösterilmesinde yatıyor. Bu keşif, GGT'nin deterministik yapısı ile kuantum teorisinin olasılıksal dünyasının, aslında tek ve daha derin bir gerçekliğin farklı yüzleri olabileceği anlayışının kapısını aralıyor. Çalışmadaki en önemli iddia ise, belirli koşullar sağlandığında, Schrödinger denkleminin Genel Görelilik Teorisi'nden türetilebilme olasılığıdır.
Söz konusu araştırma, gerçekliğin doğasına dair bakış açımızı kökten değiştiriyor ve evreni tek, birbirine bağlı bir sistem olarak ele almayı öneriyor. Eğer uzay-zamanın geometrik nitelikleri kuantum belirsizliğini doğuruyorsa, bu, makroskobik kütleçekim alanları ile mikroskobik dalgalanmaların aynı temel ilkenin tezahürleri olduğu anlamına gelir. Bu bütüncül yaklaşım, evrendeki neden-sonuç ilişkilerini yeniden değerlendirmemize olanak tanıyor ve fiziksel yasaların temelindeki uyumu işaret ediyor.
Matone ve Dimakis'in çalışması, aynı zamanda kozmolojik dinamiklere de derinlemesine değiniyor. Yazarlar, radyasyonun baskın olduğu dönemi inceleyerek, kuantum ölçek faktörüne dayanan kuantum çözümlerinin, evrenin evrimini nasıl değiştirdiğini gösterdiler. Bu çözümlerin kritik bir başarısı, ölçek faktörünün sıfıra gittiği durumlarda ortaya çıkan tekillikleri (singulariteleri) ortadan kaldırmasıdır.
Dahası, onların geliştirdiği kuantum denklemi, yakın zamanda kara deliklerin analizinde kullanılan Seiberg-Witten formülasyonuna ikilik (dualite) gösteriyor. Bu matematiksel çerçeve, aynı zamanda Kontsevich, Ziegel ve Witten tarafından geliştirilen yeniden canlanma (resurgence) olaylarını ve karmaşık metrikleri de içeriyor; bu da teorinin altında yatan derin matematiksel tutarlılığa ve geniş kapsamlı bağlantılara işaret ediyor.
Teorik fizikteki bu tür ilerlemeler, görünüşte çözümsüz çelişkilerin –tıpkı Büyük Patlama yakınında veya kara deliklerin merkezlerindeki GGT ve kuantum mekaniği arasındaki ayrışma gibi– birer çıkmaz sokak değil, daha geniş ve birleştirici bir bakış açısına davet olduğunu hatırlatıyor. Uzay-zaman yapısının kuantum belirsizliğinin kaynağı olduğunun farkına varmak, odağı “çözülmesi gereken sorunlardan” alıp, temelinde zaten var olan kozmik uyumu anlamaya kaydırıyor.
