Amerika Birleşik Devletleri'ndeki mısır üreticileri, 2025 yılı için rekor bir hasat beklentisiyle karşı karşıya olmalarına rağmen, iklim değişikliğinin getirdiği zorluklarla mücadele ediyor. Çiftçiler, yapraklarda solma ve koçanlarda dane eksikliği gibi belirtileri, yoğunlaşan aşırı hava olaylarıyla doğrudan ilişkilendiriyor. Yüksek gece sıcaklıkları ve düzensiz yağış rejimleri, mısırın döllenme sürecini olumsuz etkileyerek, koçanların tam gelişmemesine ve verim kaybına yol açıyor. Özellikle Orta Batı ve Ovalar bölgelerinde, yüksek sıcaklıkların neden olduğu ve tozlaşmayı engelleyen 'sıkı tepelik sarma' (tight tassel wrap) olarak bilinen bir durum yaygın olarak rapor ediliyor.
Bu olumsuz koşullara rağmen, ABD Tarım Bakanlığı (USDA) tarafından yapılan tahminler, 2025 yılı için mısır üretiminin 16.7 milyar bushel ile rekor seviyeye ulaşacağını gösteriyor. Bu durum, çiftçilerin iklim değişikliğine uyum sağlama çabalarını da beraberinde getiriyor. Bu çabalar arasında, şiddetli rüzgarlara daha dayanıklı ve daha az suya ihtiyaç duyan kısa boylu mısır çeşitlerinin benimsenmesi gibi adaptasyon stratejileri öne çıkıyor.
Bilimsel araştırmalar, iklim değişikliğinin mısır verimini önemli ölçüde etkileyebileceğini gösteriyor. NASA ve Uluslararası Uygulamalı Sistemler Analizi Enstitüsü tarafından yapılan bir araştırma, küresel ısınmanın 2030 yılına kadar mısır verimini %25 oranında azaltabileceği öngörüsünde bulunuyor. Bu durum, özellikle Amerika, Batı Afrika ve Çin gibi önemli mısır üretim bölgelerinde tarımsal faaliyetleri zorlaştıracak.
Küresel gıda sisteminin birbirine bağlılığı göz önüne alındığında, bir bölgedeki verim düşüşlerinin dünya çapında hissedilebileceği belirtiliyor. İklim değişikliğinin tarım üzerindeki etkileri sadece mısırla sınırlı kalmıyor. Genel olarak, sıcaklık artışları ve yağış düzensizlikleri, birçok üründe çiçeklenme, meyve tutumu ve olgunlaşma gibi kritik fizyolojik süreçleri olumsuz etkileyerek verimlilikte düşüşlere neden oluyor.
Ayrıca, zararlı böcek ve hastalıkların yayılımının artması da ek verim kayıplarına yol açabiliyor. Bu nedenle, çiftçilerin iklim değişikliğine karşı dayanıklılığı artıracak sosyal, ekonomik ve tarımsal yatırımlara yönelmesi büyük önem taşıyor. Sürdürülebilir tarım uygulamaları ve teknolojik adaptasyonlar, bu zorlu süreçte çiftçilerin geleceğini güvence altına almanın anahtarı olarak görülüyor.