Avrupa Uzay Ajansı'nın (ESA) CryoSat-2 uydusundan alınan on yıllık verilerin analizi sonucunda, Antarktika'nın buzlu derinliklerinde daha önce bilinmeyen 85 adet buz altı gölü keşfedildi. Bu keşif, Antarktika'da bilinen aktif buz altı göllerinin sayısını 231'e yükselterek, kıtanın altındaki hidrolojik sistemin karmaşıklığına dair anlayışımızı önemli ölçüde genişletiyor. Bu bulgu, sadece buzulların altındaki gizli dünyayı aydınlatmakla kalmıyor, aynı zamanda küresel deniz seviyelerindeki değişimleri tahmin etme yeteneğimizi de güçlendiriyor.
Araştırmacılar, bu yeni keşfedilen göllerin dinamik bir yapıya sahip olduğunu, yani sürekli olarak dolup boşaldıklarını belirtiyor. Bu 'aktif göller', zamanla boyut ve şekil değiştirerek buz tabakasının altındaki su akışının daha önce düşünülenden çok daha hareketli olduğunu gösteriyor. Leeds Üniversitesi'nden Profesör Anna Hogg'un da vurguladığı gibi, bu dinamik yapıyı anlamak, buz tabakasının stabilitesi ve kaya tabanı üzerindeki kayma hızı üzerinde doğrudan bir etkiye sahip olduğundan, gelecekteki deniz seviyesi yükselişlerini daha doğru tahmin etmek için kritik öneme sahip.
CryoSat-2 uydusunun 2010-2020 yılları arasındaki hassas ölçümleri, buz yüzeyindeki yerel yükseklik değişimlerini haritalandırarak bu göllerin dolum ve boşaltım döngülerinin anlaşılmasını sağladı. ESA Kutup Bilimleri Koordinatörü Martin Wearing, bu tür verilerin kutup bölgelerindeki bilgi boşluklarını doldurmadaki değerini vurguluyor. Keşfedilen 85 yeni gölün yanı sıra, araştırmacılar beş adet birbirine bağlı buz altı göl ağını ve yeni drenaj yollarını da belirledi. Bu bulgular, buzulların altındaki suyun hareketinin sadece yerel değil, aynı zamanda daha geniş ölçekli etkileri olabileceğine işaret ediyor.
Bu keşifler, küresel iklim değişikliği ve deniz seviyelerinin yükselmesiyle mücadelede hayati önem taşıyor. Antarktika'daki buz kütlesinin kaybı, küresel deniz seviyelerini doğrudan etkileyen en önemli faktörlerden biri. Bu dinamik buz altı göllerinin varlığı ve davranışları, buz tabakasının ne kadar hızlı eriyeceği ve bunun sonucunda deniz seviyelerinin ne kadar yükseleceği konusundaki tahminlerimizi iyileştirmemize yardımcı olacak. Bilim insanları, bu tür izlemelerin devam etmesinin, gezegenimizin geleceğini şekillendiren iklim modellerini daha güvenilir hale getireceğini belirtiyor.