Washington'ın Port Angeles kentinde Ebb Carbon tarafından geliştirilen yenilikçi Macoma Projesi, denizel karbondioksit giderme (mCDR) teknolojisinde önemli bir kilometre taşını temsil ediyor. Proje, deniz suyundan elektrokimyasal yöntemlerle asidi ayırarak atmosferdeki karbondioksiti emme kapasitesini artıran Ebb sistemini başarıyla kullanıma sundu. Bu teknoloji, okyanus asitlenmesine yol açmadan çalışıyor ve işlenmiş suyun okyanusa geri verilmesiyle doğrudan CO2 emilimini sağlıyor.
Pasifik Kuzeybatı Ulusal Laboratuvarı (PNNL) ile yapılan işbirliği sonucunda hayata geçirilen Macoma Projesi, sistemin yerel bir atık su arıtma tesisiyle entegre edilerek mevcut izinler dahilinde uygulanabilirliğini gösterdi. Proje kapsamında yapılan çalışmalar, işlenmiş deniz suyunun hızla seyreltilerek etkili bir şekilde karıştığı ve su kalitesi parametreleri üzerinde ölçülebilir bir etki yaratmadığına dair önemli bulgular ortaya koydu. Ayrıca, gelecekteki mCDR teknolojilerinin doğrulanması için değerli araçlar sunan kapsamlı bir izleme paketi de başarıyla kullanıldı.
Ebb Carbon'un bu yaklaşımı, okyanusların doğal karbon depolama yeteneğini hızlandıran elektrokimyasal okyanus alkaliliği zenginleştirme (OAE) olarak biliniyor. Okyanuslar, atmosferdeki karbondioksitin yaklaşık dörtte birini emerek önemli bir karbon yutağı görevi görse de, artan asitlik bu kapasiteyi sınırlıyor. OAE, alkaliliği artırarak bu süreci desteklemeyi amaçlıyor. PNNL'deki gösterim ölçekli birim, başlangıçta yılda 100 ton CO2 depolamak üzere tasarlanmıştı ve Macoma Projesi'nin iki yıl içinde 1.000 tona kadar CO2 gidermesi hedefleniyor.
Şubat 2025'te alınan ilk niteliğindeki Ulusal Kirletici Deşarj Eliminasyon Sistemi (NPDES) izni, mCDR alanı için büyük bir başarı olarak kabul ediliyor ve Temiz Su Yasası kapsamında çevresel koruma için bir standart belirliyor. Bu proje, Ebb Carbon'un operasyonlarını ölçeklendirme ve özellikle okyanus asitlenmesi sorununa odaklanarak Washington eyaletinin çevresel ihtiyaçlarına katkıda bulunma vizyonunu destekliyor. PNNL'nin bu alandaki uzun yıllara dayanan deneyimi ve maliyet etkin çözümler geliştirme çabaları, bu tür yenilikçi yaklaşımların ilerlemesi için sağlam bir zemin oluşturuyor. Bu girişim, iklim değişikliğiyle mücadelede teknolojinin, doğal sistemlerle uyum içinde nasıl bir ilerleme ve anlayış kaynağı olabileceğinin bir göstergesi olarak öne çıkıyor.