Gloucester'da, bir eski mağazanın Gloucestershire Üniversitesi Şehir Kampüsü'ne dönüştürülmesi çalışmaları sırasında arkeologlar, 317 insan iskeleti ve çok sayıda tarihi eser gün yüzüne çıkardı. Bu önemli buluntular, şehrin Roma döneminden orta çağa ve sonrasına uzanan zengin tarihine ışık tutuyor.
Kazı alanının, bir Roma şehrinin kuzeydoğu kesimini oluşturduğu düşünülüyor. Bu alanda, 18. yüzyıldan kalma St. Aldate Kilisesi'ne ait olduğu tahmin edilen 83 adet tuğla kaplı mezar bulundu. Ayrıca, 2. yüzyıla ait bir Roma yolunun kalıntıları, bir Roma konağının parçaları ve çeşitli çanak çömlek parçaları da keşfedildi. Bu keşifler, bölgenin tarih boyunca kesintisiz bir yerleşim yeri olduğunu kanıtlar nitelikte.
İskeletler üzerinde yapılan ön diş analizleri, 16. yüzyılda yaşayan insanların yüksek şeker oranlı bir diyete sahip olduğunu gösteriyor. Bu bulgular, Gloucester'ın tarihsel gelişimini ve geçmiş sakinlerinin günlük yaşamlarını anlamak açısından büyük önem taşıyor.
Gloucestershire Üniversitesi, bu arkeolojik mirası yeni Şehir Kampüsü'ne entegre etmeyi planlıyor. Kampüs, bulunan eserleri ve yapıları koruyarak hem eğitim ortamını zenginleştirecek hem de şehrin tarihi dokusuna saygı gösterecek. Temmuz 2025'te düzenlenen Gloucester Arkeoloji Festivali kapsamında gerçekleştirilen rehberli turlar ve atölye çalışmaları ile halkın şehrin katmanlı geçmişini yakından deneyimlemesi sağlandı.
Bu keşifler, Gloucester'ın Roma döneminden orta çağa ve sonrasına kadar uzanan kesintisiz tarihsel önemini bir kez daha pekiştiriyor. Özellikle Roma dönemine ait yol kalıntıları ve konak parçaları, şehrin antik çağdaki canlılığını gözler önüne sererken, orta çağdan kalan mezarlar ve 18. yüzyıl kilisesine ait yapılar Gloucester'ın daha yakın geçmişine dair önemli ipuçları sunuyor. Arkeologlar, bu tür kazılarda Gloucester'da sürekli yeni keşifler yaptıklarını ve şehrin arkeolojik açıdan büyük bir potansiyel taşıdığını belirtiyorlar.