Yapay Zeka ile Yüz İfadelerindeki Gizli Dili Çözmek: Gençlerde Erken Depresyon Belirtilerinin Tespiti

Düzenleyen: Liliya Shabalina

Teknolojinin ulaştığı son nokta, insan ruh halinin en ince yansımalarını dahi yakalayarak, zihinsel sağlığın erken evrelerinde farkındalık yaratma potansiyeli sunuyor. Japonya'daki Waseda Üniversitesi araştırmacıları, yapay zeka (YZ) aracılığıyla genç yetişkinlerde depresyonun ilk sinyallerini, yüz ifadelerindeki son derece narin kas hareketlerini analiz ederek tespit etme yolunda önemli bir adım attı. Bu yaklaşım, mevcut zorlukların ötesine geçerek, bireylerin kendilerini ifade etme biçimlerinin ardındaki derin dinamikleri anlamlandırmak için bir fırsat penceresi açıyor.

Çalışma kapsamında, üniversite öğrencilerinden alınan kısa, 10 saniyelik öz tanıtım videoları, YZ sistemleri tarafından titizlikle incelendi. OpenFace 2.0 gibi gelişmiş yazılımlar kullanılarak, iç kaş kaldırma, üst göz kapağı hareketleri, dudak germe ve ağız açma gibi sözel olmayan ipuçları, depresif eğilimlerle ilişkilendirilen belirli kas hareket örüntüleri olarak belirlendi. Bu mikro ifadeler, çoğu zaman kişinin sosyal çevresi tarafından fark edilmeyebilir veya yanlış yorumlanabilir; nitekim, diğer öğrenciler de depresif belirtiler gösteren katılımcıları daha az doğal ve arkadaş canlısı olarak değerlendirmişti ve bu algı, YZ analizleriyle örtüştü. Araştırmacılar, bu yöntemin klinik semptomlar belirginleşmeden önce risk altındaki bireyleri saptayabileceğini belirtiyor.

Bu teknolojik yenilik, ruh sağlığı göstergelerinin izlenmesinde erişilebilirliği artırma potansiyeli taşıyor. Eğitim kurumlarından profesyonel ortamlara kadar geniş bir yelpazede, bu tür bir tarama, müdahalenin zamanlamasını öne çekerek bireylerin daha erken destek almasını sağlayabilir. Bu, yalnızca bir teknik ilerleme değil, aynı zamanda toplumun birbirine destek olma kapasitesini genişleten bir katalizör olarak da görülebilir. Zira, en küçük bir sinyal dahi, büyük bir dönüşümün başlangıcı olabilir.

Dahası, benzer çalışmaların da varlığı, bu alandaki genel eğilimi güçlendiriyor; örneğin, Bilkent Üniversitesi'ndeki bilim insanları da psikiyatristlerle işbirliği yaparak ses tonu, konuşma şekli ve yüz ifadesi gibi verileri kullanarak depresyon seviyesini belirleyen yazılımlar geliştirdi. Bu, bireyin içsel durumunun dış dünyaya yansıyan her bir detayının, iyileşme yolculuğunda değerli birer rehber olabileceği gerçeğini vurguluyor. Özellikle genç nüfusun ruh sağlığı, küresel ölçekte dikkat edilmesi gereken bir alan olarak öne çıkıyor. Örneğin, Türkiye'de yapılan bir araştırmada üniversite öğrencilerinin yaklaşık dörtte birinde depresyon prevalansı tespit edilmiş olması, bu tür proaktif izleme araçlarının ne denli hayati olduğunu gösteriyor.

Yüz ifadelerindeki bu incelikleri izlemek, sadece bir hastalığı teşhis etmekten öte, her bir bireyin yaşam akışındaki uyumu ve dengeyi koruma sorumluluğunu hatırlatıyor. Bu, dışsal bir yargılama değil, bireyin kendi içsel kaynaklarını keşfetme yolculuğunda bir pusula işlevi görüyor. Gözlem ve farkındalık yoluyla, daha uyumlu bir geleceğin temelleri atılıyor.

Kaynaklar

  • globo.com

  • Waseda University

  • O Globo

Bir hata veya yanlışlık buldunuz mu?

Yorumlarınızı en kısa sürede değerlendireceğiz.