Yeni araştırmalar, yürüyüşün işitme duyumuzu modüle eden karmaşık bir nöral mekanizmayı harekete geçirdiğini ortaya koyuyor. Bu, dünyayı yalnızca kulaklarımızla değil, hareket eden tüm bedenimizle algılamamızı sağlıyor. Eylül 2025'te yayımlanan bir çalışma, insan beyninin hareket halindeyken sesleri, sabit durduğumuz zamana göre farklı işlediğini gösteriyor. Yürürken, işitsel sistemimiz daha keskin ve alıcı hale geliyor; bu da hareket ve algının ne kadar iç içe geçtiğini gözler önüne seriyor.
Bu sonuca ulaşmak için Zhejiang Üniversitesi ve Würzburg Üniversitesi'nden uzmanlar, 35 katılımcının beyin aktivitesini taşınabilir elektroensefalogramlar (EEG) kullanarak kaydetti. Katılımcılar ayakta durma, yerinde yürüme ve sekiz çizerek yürüme gibi çeşitli eylemleri gerçekleştirdiler. Bu görevler sırasında katılımcılar, her kulaklarına belirli frekanslarda sürekli tonlar dinletildi. En dikkat çekici bulgu, beynin yürüyüş sırasında seslerle daha fazla "senkronizasyon" sergilemesiydi. Nöronların işitsel bir ritme ne kadar bağlandığını ölçen bu durum, ayakta durmaya veya yerinde yürümeye kıyasla yürüyüş sırasında belirgin şekilde daha yoğundu.
Bu durum, sadece motor eylemin değil, uzamsal yer değiştirmenin de erken kortikal aşamalarda işitsel işlemeyi geliştirmede kilit rol oynadığını düşündürüyor. Bu bulgu, hareket sırasında beyindeki alfa dalgalarının azaldığı bilgisiyle de uyumlu. Alfa dalgaları nöral inhibisyonla ilişkilidir; dolayısıyla azalan alfa aktivitesi, duyusal işlemlemenin üzerindeki "frenleri" serbest bırakarak beynin çevresel bilgilere karşı daha geçirgen hale gelmesini sağlıyor. Araştırmacılar, katılımcıların alfa dalgaları azaldıkça işitsel tepkilerinin (SSAR) yoğunlaştığını doğruladı. Bu inhibisyonun kalkması mekanizması, hareket halindeyken beynin çevresel bilgileri daha kolay almasını sağlıyor.
Çalışma ayrıca, dönüşler sırasında işitsel dikkatin dinamik olarak nasıl kaydığını da ortaya koydu. Sekiz çizerek yürüme sırasında beyin aktivitesi analiz edildiğinde, dönüşün yapılacağı yöne doğru ses işlemenin önceliklendirildiği spesifik bir örüntü gözlemlendi. Örneğin, sola dönüş yaparken, sol kulaktan gelen sese verilen tepki daha güçlüydü. Dönüşün zirve noktasından hemen sonra ise dikkat karşı tarafa kaydı; sağ kulaktan gelen sesler daha yoğun işlenmeye başlandı. Bu dinamik kayma, beynin pasif bir alıcı olmaktan ziyade, yön değiştirdiğimizde navigasyonu optimize etmek ve karşılaşılacakları öngörmek için duyusal dikkati tahminci bir şekilde ayarlayan gelişmiş bir "aktif algılama" mekanizmasına sahip olduğunu gösteriyor.
Araştırma ayrıca, yürüyüşün işitmeyi düzensiz bir şekilde iyileştirmediğini, özellikle periferden (yanlardan) gelen sesleri önceliklendirdiğini ortaya koydu. İkinci bir deneyde, sürekli tonları kesintiye uğratan kısa gürültü patlamaları kullanıldı. Bu patlamalar tek bir kulağa (periferik ses) veya her iki kulağa aynı anda (merkezi ses) verildiğinde, yürüyüş sırasında beyin tepkisindeki değişiklikler, gürültü yanlardan geldiğinde çok daha büyüktü, ancak merkezden geldiğinde aynı etki gözlenmedi. Periferik uyaranlara karşı bu artan hassasiyet, görsel alanda bilinenlerle tutarlıdır: hareket ettikçe, periferik görüş optik akışın hızını ve yönünü yorumlamak için kritik hale gelir. Bu çalışma, işitsel sistemin de benzer şekilde çalıştığını, yönlendirme ve uzamsal farkındalığı kolaylaştırmak için çevresel algıyı güçlendirdiğini gösteriyor. Yürüyüş, sadece bir yerden bir yere gitmekten fazlası; çevremizle olan etkileşimimizi derinleştiren, duyularımızı hassaslaştıran ve bizi dünyayla daha uyumlu bir şekilde hareket etmeye teşvik eden bir eylemdir.