Fransa'da siyasi dengeler 8 Eylül 2025 tarihinde önemli bir kırılma yaşadı. Başbakan François Bayrou liderliğindeki hükümet, Ulusal Meclis'te yapılan güven oylamasında parlamenterlerin çoğunluğunun desteğini alamayarak düştü. Bu sonuçla birlikte Bayrou, görevinden istifa ettiğini bildirdi.
Bayrou hükümeti, 1958'den bu yana Ulusal Meclis'te kendi girişimiyle gittiği güven oylamasında düşen ilk hükümet olarak tarihe geçti. Bayrou, 13 Aralık 2024'te göreve gelmişti. Hükümetinin sunduğu 44 milyar Euro'luk kemer sıkma planı, kamu tatillerinin kaldırılması ve emeklilere yönelik vergi düzenlemeleri gibi sert tedbirler içermekteydi. Bu plan, muhalefetteki Ulusal Birlik, Sosyalist Parti, Yeşiller ve Boyun Eğmeyen Fransa gibi partiler tarafından sertçe eleştirildi. Muhalefet partileri, güven oylamasında hükümete karşı oy kullanacaklarını önceden açıklamışlardı ve bu birliktelik hükümetin sonunu getirdi.
Güven oylamasının ardından Maliye Bakanı Eric Lombard, kemer sıkma planının daha az iddialı hale gelebileceğini belirtti. Lombard, yeni bir yönetimin sol partilerle müzakere yapması gerekliliğini kabul ederek, mali konsolidasyon çabalarının zayıflayabileceği uyarısında bulundu. Fransa'nın mali durumu, artan kamu borcu ve siyasi belirsizlikler nedeniyle zaten kırılgan bir noktadaydı. Maliye Bakanı Lombard daha önce yaptığı açıklamalarda, ülkenin IMF'den yardım talep etme riskinin bulunduğunu, ancak bunun kaçınılması gereken bir risk olduğunu belirtmişti.
Fransa'nın 10 yıllık devlet tahvillerinin getirisi, siyasi istikrarsızlık nedeniyle 2011'den bu yana en yüksek seviyelere ulaşmıştı. Başbakan Bayrou'nun güven oylamasını kaybetmesi, Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron için yeni bir siyasi dönemi başlatıyor. Macron'un önünde yeni bir başbakan atamak veya erken seçim kararı almak gibi seçenekler bulunuyor. Ülkede siyasi istikrarsızlığın derinleşmesi, ekonomik politikaların geleceği hakkında belirsizlik yaratıyor. Muhalefet partileri, erken seçim çağrısı yaparken, bazı siyasetçiler Macron'un istifasını talep ediyor. Bu durum, Fransa'nın önümüzdeki dönemdeki siyasi ve ekonomik yönelimini şekillendirecek önemli bir dönüm noktası olarak görülüyor.