Karayip Havzasında Gerilim Tırmanıyor: Trump Yönetiminin Stratejisi ve Venezuela'nın Bölgesel Güvenlik Ortamındaki Tepkisi
Düzenleyen: S Света
Ocak 2025'te göreve başlayan Donald Trump yönetiminin temel stratejisi, ulusötesi suçlarla ve uyuşturucu kaçakçılığıyla mücadeleye odaklanmış durumdadır. Bu çerçevede, ABD Dışişleri Bakanlığı, Şubat 2025'te sekiz büyük Latin Amerika suç örgütünü resmen "yabancı terör örgütleri" (YTO) olarak tanımlayarak emsali görülmemiş bir adım atmıştır. Bu örgütler arasında "Tren de Aragua", "Mara Salvatrucha" (MS-13) gibi çetelerin yanı sıra, "Sinaloa", "Jalisco Yeni Nesil", "Birleşik Karteller", "Kuzeydoğu Karteli", "Körfez Karteli" ve "La Nueva Familia Michoacana" gibi güçlü karteller de yer almaktadır.
Washington, özellikle kökeni Venezuela'daki Tocoron hapishanesine dayanan ve bazı tahminlere göre 5000'den fazla üyeye ulaşarak Latin Amerika'nın en büyük suç ağı haline gelen "Tren de Aragua" örgütüne karşı özel bir hassasiyet göstermiştir. Başkan Trump, Mart 2025'te bu grubun "istilası" iddiasına dayanarak, şüpheli üyeler için sınır dışı işlemlerini kolaylaştıran Düşman Devletler Yasası hükümlerini devreye sokmuştur.
Bu sert politikanın zirvesi, 3 Eylül 2025 tarihinde, uluslararası sularda "Tren de Aragua" ile bağlantılı olduğu tespit edilen bir gemiye yönelik gerçekleştirilen nokta atışı ölümcül darbe oldu. Pentagon Başkanı Pete Hegseth, operasyonun bizzat Başkan'ın emriyle yapıldığını ve "narko-terörist" olarak nitelendirilen altı kişinin etkisiz hale getirildiğini, Amerikan kuvvetlerinin ise herhangi bir kayıp vermediğini doğruladı. Bu hadise, ABD'nin Karayip Havzası'ndaki askeri varlığını artırdığı bir dönemde yaşandı; Eylül ayı başı itibarıyla bölgede, USS Gerald Ford liderliğindeki uçak gemisi saldırı grubu dahil olmak üzere en az yedi Amerikan gemisi konuşlanmış durumdaydı.
Federal düzeydeki bu eylemlere paralel olarak, Eylül 2024'te Teksas Valisi Greg Abbott da "Tren de Aragua"yı terör örgütü ilan etmiş ve eyalet sınırları içindeki faaliyetlerini durdurmaya yönelik operasyonlar başlatmıştı. Caracas'tan gelen tepki ise oldukça sert oldu. Başkan Nicolás Maduro, Washington'ın adımlarını, Venezuela halkını "korkutmaya, bölmeye ve moralini bozmaya" yönelik bir "psikolojik savaş" olarak nitelendirdi.
Maduro, bu saldırılara karşılık olarak, ülkeyi savunmak amacıyla asker ve milislerin seferber edildiğini duyurdu ve "bomba, ölüm ve şantaj tehditlerine" karşı koymaya hazır olduklarını belirtti. Bu durum, bölgedeki gerilimin ne denli yüksek olduğunun bir göstergesiydi.
Tüm bu gelişmeler, Aralık 2025 başında Dominik Cumhuriyeti'nin Punta Cana kentinde yapılması planlanan Onuncu Amerika Zirvesi hazırlıklarının gölgesinde gerçekleşiyor. Zirvenin ana teması "Ortak refahla güvenli ve sürdürülebilir bir yarımküre inşa etmek" ve insan güvenliğine odaklanmak olsa da, siyasi atmosfer oldukça gergin. Ev sahibi ülkenin Venezuela, Küba ve Nikaragua'yı davet etmeme kararı, durumu daha da karmaşık hale getirdi. Havana'ya göre bu, Washington tarafından dayatılan bir sansür eylemi olup, diyaloğun başarısızlıkla sonuçlanacağının habercisidir. Bu ülkelerin dışlanması, kilit diplomatik bir platformda evrensel temsil ilkesini ciddi şekilde sorgulatıyor. Trump yönetiminin, suçla mücadeleyi ulusal savunma meselesi olarak ele alan yeni bölgesel güvenlik düzeni kurma arayışı, yaklaşan zirve öncesinde tansiyonu yükseltmektedir.
Kaynaklar
infoLibre.es
PBS News
The White House
ABC News
Office of the Texas Governor
The National
Bu konudaki diğer haberlere göz atın:
Bir hata veya yanlışlık buldunuz mu?
Yorumlarınızı en kısa sürede değerlendireceğiz.
