8 Ekim 2025 tarihinde, küresel piyasalarda yaşanan benzeri görülmemiş bir yükselişin ardından kıymetli metal altın, ons fiyatı olarak simgesel bir eşik olan 4.000 Amerikan Doları seviyesini aşarak yeni bir tarihi zirveye ulaştı. Bu olağanüstü sıçrama, küresel siyasi gerilimlerin artması, yaygın ekonomik öngörülemezlik ve yatırımcıların sarsılmaz bir güven arayışı içinde olmasının doğrudan bir yansıması olarak değerlendiriliyor. Bu durum, varlıkların değerini koruma konusundaki kolektif bir kararlılığı işaret ediyor.
Bu rekor yükselişin temel itici güçleri arasında, ABD hükümetinin süregelen kapanması gibi siyasi istikrarsızlıklar öne çıkıyor; bu durum, geleneksel finansal piyasalara olan güveni aşındırmıştır. Ayrıca, küresel ticaret anlaşmazlıkları ve enflasyon kaygılarının gölgesinde kalan ekonomik zorluklar, varlıklarını güvence altına almak isteyen yatırımcıları altın gibi sığınaklara yönlendiriyor. Bu eğilim, yatırımcı davranışlarında belirgin bir değişim yaratarak, diğer varlık sınıfları yerine altını tercih etmelerine ve altın destekli Borsa Yatırım Fonlarına (ETF'ler) olan talebin artmasına neden oldu. Nitekim, Eylül ayında altın destekli ETF'lere son üç yılın en büyük aylık girişi kaydedildi.
Merkez bankalarının stratejik hamleleri de bu yükselişi destekleyen önemli bir faktör oldu. Özellikle Çin ve Polonya gibi uluslar, altın rezervlerini kayda değer ölçüde artırarak piyasadaki talebi önemli ölçüde körükledi. Polonya Merkez Bankası'nın, değerli metalin portföyündeki payını neredeyse yüzde 17'ye çıkarma hedefiyle 2025'in en büyük alıcılarından biri olması dikkat çekti. Polonya'nın bu yılın ilk dört ayında lider alıcı olduğu ve toplam rezerv hedefinin %30'a çıkarılacağı bilgisi de bulunuyor. Çin Merkez Bankası ise Kasım 2024'te alımlara yeniden başladıktan sonra toplamda 1,26 milyon troy ons altın ekleyerek bu eğilimi sürdürdü. Ekonomistler, merkez bankalarının bu adımlarla rezervlerindeki dolar bağımlılığını azaltmayı hedeflediğini belirtiyor.
Altının bu denli değer kazanması, döviz piyasalarını da etkiledi. ABD Doları'nın dalgalanmalara karşı daha az dirençli alternatifler arayan yatırımcılar nezdinde değer kaybetmesine neden oldu. ABD Dolar Endeksi'nin yılbaşından bu yana yüzde 10 gerilemesi bu durumu teyit ediyor. Ayrıca, ABD Başkanı Donald Trump'ın ticaret politikalarındaki dalgalanmalar ve ABD Merkez Bankası'nın (Fed) bağımsızlığına yönelik tartışmaların da yatırımcıları altına yönlendirdiği gözlemlendi. Analistler, jeopolitik gerilimler devam eder ve ekonomik belirsizlik ortamı sürerse, altının önümüzdeki aylarda da yukarı yönlü seyrini sürdürebileceği öngörüsünde bulunuyor.