Amerika Birleşik Devletleri Tarım Bakanlığı (USDA), 20 Eylül 2025 tarihinde, otuz yılı aşkın süredir yayımlanan yıllık Hanehalkı Gıda Güvenliği Raporları'nı sonlandırdığını duyurdu. Bakanlık, bu kararın gerekçesi olarak raporun "aşırı siyasallaştığını" ve "Bakanlığın işini yürütmek için gereksiz" olduğunu belirtti. Bu rapor, 1990'larda başlayan ve federal gıda yardım programlarının etkinliğini değerlendirmede kritik bir rol oynayan bir ölçüttü.
En son, Eylül 2024'te yayımlanan rapor, 2023 yılında yaklaşık 18 milyon ABD hanesinin gıda güvensizliği yaşadığını, bu sayının bir önceki yıla göre bir milyon arttığını ortaya koymuştu. Kaliforniya Üniversitesi, Berkeley'den profesör Barbara Laraia, raporun önemini vurgulayarak, "Federal gıda programlarının nasıl çalıştığını ölçmemize yardımcı oldu" dedi. Laraia'ya göre, gıda güvensizliği terimi, fiziksel açlık hissinin ötesinde, bir hanenin beslenme alışkanlıklarını nasıl ayarladığı veya sağlıklı kalmak için yeterli besin alıp alamadığı gibi daha geniş faktörleri kapsıyor.
Bu raporun sonlandırılması, okullara ve gıda bankalarına yönelik USDA programlarındaki önemli kesintilerle aynı zamana denk geliyor. Temmuz 2025'te Kongre, Tamamlayıcı Beslenme Yardımı Programı (SNAP) için federal fonları azaltan bir yasa geçirdi. Kongre Bütçe Ofisi'nin projeksiyonlarına göre, bu kesintiler yaklaşık 4 milyon kişinin SNAP yardımlarından kısmen veya tamamen mahrum kalmasına neden olacak.
USDA'nın gıda güvenliği anketini sonlandırma kararı, ABD'deki gıda güvensizliği verilerinin şeffaflığı ve doğruluğu hakkında bir tartışma başlattı. Artan açlık oranları göz önüne alındığında, bu yıllık raporun yokluğu, ülke çapında gıda güvensizliğiyle mücadele ve azaltma çabalarını engelleyebilir. Özellikle, 2023'te gıda güvensizliği yaşayan hane halkı oranının %13,5'e yükselmesi, önceki yıla göre bir artış göstererek bu endişeleri daha da pekiştiriyor.
Bu durum, özellikle çocuklu haneler ve belirli demografik gruplar için daha da belirginleşiyor. Kadınların tek başına yönettiği hanelerde gıda güvensizliği oranı %34,7'ye ulaşırken, siyahi ve Latin kökenli hanelerde bu oran beyaz olmayan Latin kökenli hanelerin iki katından fazladır. Bu veriler, toplumsal eşitsizliklerin gıda erişimi üzerindeki derin etkisini gözler önüne seriyor. Raporun sona ermesi, bu tür eğilimleri izleme ve müdahale etme kapasitesini zayıflatacaktır.