ABD yönetimi, eski Brezilya Devlet Başkanı Jair Bolsonaro'nun darbe girişimi davasına başkanlık eden Yüksek Mahkeme Yargıcı Alexandre de Moraes'in eşi Viviane Barci de Moraes'e yönelik yeni yaptırımlar uygulayarak Brezilya ile olan diplomatik gerilimini artırdı. Bu hamle, daha önce Yargıç Moraes'in kendisine uygulanan yaptırımların ardından geldi. Yaptırımlar, ABD Hazine Bakanlığı tarafından Küresel Magnitsky İnsan Hakları Sorumluluk Yasası kapsamında duyuruldu.
Bolsonaro, 11 Eylül 2025 tarihinde, 2022 seçimlerinde mevcut Devlet Başkanı Luiz Inácio Lula da Silva'ya yenilmesinin ardından iktidarda kalmak amacıyla darbe girişiminde bulunmak, silahlı suç örgütü kurmak ve kamu malına zarar vermek suçlarından toplamda 27 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırıldı. Bu mahkumiyet kararı, ABD'nin Brezilya yargı sistemine yönelik artan baskısının bir parçası olarak değerlendiriliyor.
Magnitsky Yasası, ilk olarak 2012 yılında Rus avukat Sergei Magnitsky'nin şüpheli ölümüne yanıt olarak kabul edildi. Bu yasa, insan hakları ihlallerine karışan veya büyük çaplı yolsuzluk yapan kişileri hedef alarak ABD'deki varlıklarını dondurma ve ülkeye girişlerini yasaklama yetkisi veriyor. 2016'da genişletilen Küresel Magnitsky Yasası ile bu yaptırımlar dünya genelindeki kişi ve kurumları kapsayacak şekilde genişletildi. Yaptırımlar, ilgili kişinin kendi ülkesinde bir mahkumiyet kararı olmasa bile idari olarak uygulanabiliyor.
Brezilya, ABD'nin bu müdahalesine sert tepki gösterdi. Brezilya Dışişleri Bakanlığı, yaptırımları "haksız bir müdahale" olarak nitelendirirken, Brezilya Yüksek Mahkemesi de yargıç eşine uygulanan yaptırımı "adaletsiz" bulduğunu ve Bolsonaro davasındaki şeffaflık ile hukukun üstünlüğünü teyit ettiğini belirtti. Ayrıca, Jair Bolsonaro'nun oğlu Eduardo Bolsonaro'nun da babasının davasıyla bağlantılı olarak yargı sürecini etkilemeye çalıştığı ve hakimlere baskı yaptığı suçlamasıyla karşı karşıya kaldığı bildirildi.
Bu yaptırımlar, ABD ile Brezilya arasındaki ikili ilişkilerde önemli bir gerginlik yaratırken, ABD finansal sistemleriyle iş yapan Brezilyalı kişi ve kurumlar için de ciddi sonuçlar doğurabilir. Yaptırımlara tabi tutulan kişi veya kurumlarla ticari veya finansal ilişkisi olan ABD'li şirketlerin bu bağlantıları derhal sonlandırması gerekmektedir. Yaptırım uygulanan kişiler, ABD vizesi alamayabilir ve ABD üzerinden seyahat edemeyebilirler; bu durum, ABD ile müttefik ülkelerle olan ilişkilerini de etkileyebilir.
ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio gibi yetkililer, Yargıç de Moraes'i "baskıcı bir sansür kampanyası, keyfi tutuklamalar ve siyasi davalar yürütmekle" suçladı. Bu gelişmeler, iki ülke arasındaki diplomatik krizi derinleştirirken, ABD'nin Brezilya'nın iç işlerine müdahale ettiği ve yargı bağımsızlığını hedef aldığı yönündeki eleştirileri de beraberinde getiriyor.