Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Pekin ziyareti, iki ülke arasındaki stratejik ortaklığın daha da güçlendiğini gösteren önemli anlaşmalara sahne oldu. Ziyaret kapsamında enerji, uzay, sağlık, tarım ve medya gibi birçok kilit sektörde toplam 22 iş birliği belgesi imzalandı. Bu anlaşmalar, Rusya ve Çin arasındaki işbirliğinin daha önce görülmemiş bir seviyeye ulaştığının altını çiziyor.
Enerji alanında, "Sibirya'nın Gücü 2" doğalgaz boru hattı projesine ilişkin memorandum öne çıktı. Gazprom ve Çin Ulusal Petrol ve Doğalgaz Şirketi (CNPC) arasındaki stratejik işbirliği anlaşmaları ve Rosatom ile Çin Atom Enerjisi Kurumu arasındaki barışçıl nükleer enerji mutabakatı, bu alandaki güçlü bağları pekiştirdi. "Sibirya'nın Gücü 2" projesiyle, Moğolistan üzerinden Çin'e yılda 50 milyar metreküp doğalgaz sevkiyatı hedefleniyor. Bu proje, Rusya'nın Avrupa'ya azalan gaz ihracatını dengeleme stratejisinin önemli bir parçası olarak görülüyor.
Bilim ve teknoloji alanında, Rusya ve Çin iş birliği fırsatlarını değerlendirmek üzere görüşmelerini sürdürüyor, araştırma ve teknolojinin geliştirilmesine ortak ilgilerini gösteriyor, ancak henüz somut bir anlaşma bulunmamaktadır. Tarım sektöründe de Rusya'dan Çin'e geyik boynuzu gibi ürünlerin ihracatını düzenleyen protokoller imzalandı. Bu anlaşmalar, iki ülke arasındaki tarımsal ticaretin çeşitlenmesine ve artmasına katkı sağlayacak.
Başkan Putin, Pekin'deki temaslarının "sıcak" geçtiğini belirterek, Rusya-Çin ilişkilerinin "eşi benzeri görülmemiş bir seviyede" olduğunu vurguladı. Bu ortaklığın temelinde "güven, karşılıklı yardım ve ortak çıkarların korunmasında kararlılık" yattığını ifade etti. Çin Devlet Başkanı Xi Jinping de, bu ilişkinin uluslararası zorluklar karşısında bir model teşkil ettiğini ve Birleşmiş Milletler, Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ), BRICS ve G20 gibi çok taraflı platformlarda işbirliğinin genişletilmesi gerektiğini belirtti.
Bu anlaşmalar, Rusya'nın Batı yaptırımlarıyla karşı karşıya kaldığı bir dönemde Moskova için diplomatik bir başarı olarak değerlendiriliyor. Aynı zamanda, küresel jeopolitik dengelerin yeniden şekillendiği bir süreçte, iki büyük gücün stratejik uyumunu ve işbirliği potansiyelini gözler önüne seriyor. Bu işbirlikleri, sadece enerji ve uzay gibi alanlarla sınırlı kalmayıp, aynı zamanda küresel yönetişim ve çok kutuplu bir dünya düzeni vizyonunu da güçlendiriyor.