9 Eylül 2025 tarihinde, İsrail Savunma Kuvvetleri (IDF) ve Shin Bet istihbarat teşkilatı, Katar'ın başkenti Doha'da eşi benzeri görülmemiş bir hava saldırısı düzenledi. Saldırının hedefinde, Hamas'ın önde gelen liderleri ve özellikle ateşkes görüşmelerinde kilit rol oynayan Halil el-Hayya gibi isimler yer aldı. Doha'nın Legtifya petrol istasyonu yakınlarında meydana gelen saldırı, bölgede ciddi bir gerilime yol açtı. Saldırının yapıldığı yerin, korunaklı bir konut kompleksine yakın olması dikkat çekti.
Katar Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Macid el-Ensari, bu saldırıyı "korkakça" olarak nitelendirerek uluslararası hukukun ve Katar'ın egemenliğinin açık bir ihlali olduğunu belirtti ve en sert şekilde kınadı. El-Ensari, saldırının Katar halkının güvenliği için ciddi bir tehdit oluşturduğunu vurguladı. İsrail tarafı ise saldırının amacının Hamas liderliğini küresel çapta ortadan kaldırmak ve özellikle ateşkes görüşmelerinde yer alan üst düzey figürleri hedef almak olduğunu açıkladı.
Bu olay, Gazze'deki çatışmaların başladığı Ekim 2023'ten bu yana bölgedeki gerilimin tırmanışını gözler önüne seriyor. Katar'ın arabulucu rolü ve Hamas'ın siyasi kanadına ev sahipliği yapması, bu saldırının diplomatik sonuçlarını daha da karmaşık hale getiriyor. ABD'nin Katar'daki Al-Udeid Hava Üssü varlığı da bölgedeki güvenlik dinamiklerinin ne kadar iç içe geçtiğini gösteriyor.
Halil el-Hayya, Hamas liderliğinde İsmail Heniyye ve Yahya Sinvar'ın ardından önemli bir figür olarak öne çıkıyordu ve ateşkes ile rehinelerin serbest bırakılması yönündeki görüşmelerde Hamas'ın baş müzakerecisiydi. Saldırının, ABD Başkanı Donald Trump'ın Gazze ile ilgili önerisinin görüşüldüğü bir sırada gerçekleşmesi, müzakere süreçleri üzerindeki olası etkilerini daha da artırıyor. Hamas kaynakları, liderlerinin saldırıdan yara almadan kurtulduğunu belirtse de, saldırının Halil el-Hayya'nın oğlunun hayatını kaybetmesine neden olduğu bildirildi. Bu durum, bölgedeki tansiyonu daha da yükseltti.
İsrail'in bu operasyonu, Körfez İşbirliği Konseyi ülkelerinden birine yönelik ilk saldırısı olması açısından da tarihi bir önem taşıyor. Daha önce Lübnan, Suriye, İran ve Yemen gibi ülkelere yönelik operasyonlar düzenleyen İsrail'in, Katar gibi bir arabulucu ülkenin topraklarında böyle bir adım atması, bölgesel istikrar açısından ciddi endişelere yol açıyor. Bu durum, uluslararası hukuk ve diplomasi açısından da önemli soruları gündeme getiriyor. Olayın ardından Katar'ın arabuluculuk görevini askıya aldığı yönünde haberler de basına yansıdı, bu da barış umutlarını zayıflatıyor ve bölgedeki krizi daha da derinleştiriyor.