Fransa, Başbakan François Bayrou liderliğindeki azınlık hükümetinin 2026 mali yılı için önerdiği 44 milyar avroluk bütçe kesintisi planı nedeniyle ciddi bir siyasi ve ekonomik çalkantı yaşıyor. Bu plan, ülke genelinde sert tepkilere yol açarken, 8 Eylül'de yapılması planlanan güven oylaması öncesinde siyasi tansiyonu doruk noktasına taşıdı.
Sendikalar, halkın geçim sıkıntısı çektiği bir dönemde getirilen kemer sıkma politikalarına karşı 18 Eylül 2025 tarihinde ülke çapında protesto ve grev kararı aldı. En büyük sendikalardan CFDT'nin lideri Marylise Leon, planlanan bütçeyi "korku evi" olarak nitelendirerek, sendikaların bu bütçeyi engelleme konusundaki kararlılığını vurguladı. Bu eylemlerin, 2018'deki "Sarı Yelekliler" hareketini anımsatan bir halk direnişi potansiyeli taşıdığı belirtiliyor.
Hükümetin azınlıkta olması ve sağ ile sol partilerin büyük çoğunluğunun bütçe planına karşı çıkması, Başbakan Bayrou'nun güven oylamasını kaybetme ihtimalini güçlendiriyor. Güven oylamasının kaybedilmesi, Fransa'yı erken seçim veya yeni bir hükümet kurma süreci gibi belirsizliklere sürükleyebilir. Bu durum, ülkenin ekonomik istikrarı üzerinde de ciddi endişeler yaratıyor.
İş dünyası liderleri, siyasi krizin Fransız ekonomisi için önemli riskler taşıdığı konusunda uyarıyor. Siyasi belirsizlikler ve mali planlara yönelik tepkiler, Paris borsasında ve Fransız devlet tahvillerinde dalgalanmalara yol açtı. CAC40 endeksi düşüşler yaşarken, devlet tahvili getirileri de yükseldi. Fransa, kamu borcu ve bütçe açığı konularında Avrupa Birliği ortalamasının üzerinde bir durumda bulunuyor. Kamu borcunun GSYH'ye oranı %113 ile AB'de üçüncü sırada yer alırken, bütçe açığı da %5,8 ile yüksek seviyelerde seyrediyor.
Halkın alım gücünü etkileyen kesintiler ve iki resmi tatilin kaldırılması gibi öneriler, geniş çaplı bir toplumsal hoşnutsuzluğa yol açtı. Muhalefet liderleri, halkın geçim derdiyle boğuştuğu bir zamanda yapılan bu kesintileri "absürt" olarak nitelendirerek, hükümetin politikalarını sert bir dille eleştiriyor. Bu kritik süreçte, Fransa'nın siyasi ve ekonomik geleceği belirsizliğini korurken, 18 Eylül'deki protesto ve grevlerin, ülkenin gündemindeki mali politikaların seyrini belirlemede önemli bir rol oynaması bekleniyor.