Fransa, 2 Eylül 2025'te Başbakan François Bayrou liderliğindeki hükümetin Ulusal Meclis'te güven oylamasını kaybetmesiyle derin bir siyasi çalkantı içine girdi. Bu gelişme, ülkenin mali politikalarına ve halkın yaşam standartlarına yönelik artan endişelerin bir yansıması olarak değerlendiriliyor.
Hükümetin düşmesine neden olan temel etken, ulusal borcu azaltma hedefiyle sunulan ve iki kamu tatilinin kaldırılmasını da içeren kemer sıkma önlemleri oldu. Bu planlar, kamu harcamalarında kesintiler ve sosyal yardımlarda kısıtlamalar öngörüyordu. Muhalefet partileri, bu politikaları "Fransız tarihine ve işçilerine saldırı" olarak nitelendirerek sert tepki gösterdi. Hükümetin, bütçe açığını kontrol altına almak için önerdiği 44 milyar avroluk tasarruf paketi, toplumun geniş kesimlerinde tepkiyle karşılandı ve hükümetin parlamentoda yeterli desteği bulamamasına yol açtı.
Hükümetin düşmesinin ardından ülke genelinde protestolar patlak verdi. "Bloquons tout" (Her şeyi bloke et) ve "10 Eylül Hareketi" gibi isimlerle anılan gösteriler, sosyal medya aracılığıyla organize edildi. 10 Eylül 2025'te Paris'te düzenlenen protestolarda, çevre yollarının kapatılması ve güvenlik güçleriyle çatışmalar yaşandı. Paris'te 65 kişi gözaltına alınırken, 6.000 polis görevlendirildi. Eski İçişleri Bakanı Bruno Retailleau, şiddet olaylarını kınayarak hareketin "aşırı solcu gruplar tarafından ele geçirildiğini" iddia etti. Bu protestolar, 2018-2019 yıllarındaki "Sarı Yelekliler" hareketini anımsatırken, mevcut hareketin daha çok sol eğilimli olduğu ve sendikalar tarafından desteklendiği belirtiliyor.
Başbakan François Bayrou'nun hükümetinin düşmesinin ardından Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Savunma Bakanı Sébastien Lecornu'yu yeni başbakan olarak atadı. Lecornu'ya, parlamentodaki tüm siyasi gruplarla görüşerek bir bütçe kabul ettirmesi ve ülkenin geleceği için anlaşmalar inşa etmesi görevi verildi. Fransa'nın yüksek kamu borcu (GSYH'nin %113'ü) ve bütçe açığı (%5.8) gibi temel ekonomik sorunları devam ederken, yeni hükümetin de bu zorlu ekonomik ortamda nasıl bir yol izleyeceği merak konusu. Macron'un popülaritesinin düşük seviyelerde seyrettiği bir dönemde, bu siyasi ve ekonomik krizin ülkenin geleceği üzerindeki etkileri yakından takip ediliyor. Fransa'nın mali disiplin ihtiyacı ile toplumsal talepler arasındaki gerilim, ülkenin yönetilebilirliğini zorlaştırmaya devam ediyor.