Afganistan, Taliban'ın ülkeyi yeniden kontrol altına almasının dördüncü yıl dönümünü kutlarken, başkent Kabil'de halk kutlamaları düzenlendi. Ancak bu kutlamalar, kadın haklarına yönelik ciddi kısıtlamalar, protestolar ve Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin (UCM) cinsiyet zulmü suçlamalarıyla gölgelendi. Taliban lideri Heybetullah Ahundzade, halkı İslami yönetimin nimetlerine şükretmeye çağırırken, bakanlara unvanlarından "vekil" kelimesini çıkarmalarını tavsiye etti. Bu arada, Afgan kadın hakları savunucuları Takhar vilayeti ve İslamabad'da protestolar düzenleyerek mevcut duruma tepki gösterdi. Taliban'ın 2021'den bu yana uyguladığı katı İslami hukuk yorumları, kadınların ve kız çocuklarının eğitim, istihdam ve kamusal alanlara erişimini ciddi şekilde kısıtladı. Kız çocukları altıncı sınıftan sonra eğitime devam edemiyor ve kadınların çoğu işte çalışamıyor veya kamusal alanlarda bulunamıyor. Bu durum, Birleşmiş Milletler ve insan hakları örgütleri tarafından şiddetle kınandı.
Temmuz 2025'te UCM, Heybetullah Ahundzade ve Abdul Hakim Hakkani hakkında cinsiyet temelinde zulüm suçu işledikleri gerekçesiyle tutuklama emri çıkardı. Bu karar, uluslararası hukukun, insan hakları ihlallerine karşı bir hesap verebilirlik mekanizması olarak işlediğini gösteriyor. UCM savcısının bu tutuklama emri talepleri, Afganistan'daki kadın ve kız çocuklarının yanı sıra LGBTQI+ topluluğunun da benzeri görülmemiş bir zulümle karşı karşıya kaldığını vurguluyor. Bu durum, uluslararası toplumun Afganistan'daki insan hakları krizi konusundaki endişelerini ve Taliban liderliğine yönelik artan baskıyı gözler önüne seriyor. İnsan Hakları İzleme Örgütü gibi kuruluşlar, Taliban'ın kadınlara yönelik politikalarının insanlığa karşı işlenen cinsiyet zulmü suçu teşkil ettiğini belirtiyor. Bu gelişmeler, Afganistan'daki kadın hakları mücadelesinin küresel bir boyut kazandığını ve uluslararası hukukun bu tür ihlallere karşı bir denge unsuru olabileceğini gösteriyor. Dört yıl önce Kabil'in düşüşünden bu yana, Taliban ülkenin dört bir yanında sistematik ve yaygın insan hakları ihlallerini uygulamaya devam ediyor. Kadın haklarına yönelik baskıların artması, gazetecilerin tutuklanması ve tüm muhalefetin bastırılması, milyonlarca Afgan için ülkeye dönüşü ölümcül hale getiriyor. İran ve Pakistan'dan sınır dışı edilen yaklaşık iki milyon Afgan'ın durumu da ülkedeki insani krizi daha da derinleştiriyor. Bu durum, uluslararası toplumun hem Taliban üzerindeki diplomatik baskıyı sürdürmesini hem de Afganistan'daki insani krizi hafifletmesini gerektiriyor.