Amerika Birleşik Devletleri, yaklaşık 256.000'den fazla Venezuelalı için Geçici Korunan Statü (TPS) programını 10 Eylül 2025 tarihi itibarıyla sonlandırma kararı aldı. İç Güvenlik Bakanlığı (DHS) tarafından duyurulan bu karar, daha önceki bir federal temyiz mahkemesi kararının Trump yönetiminin önceki bir TPS iptalinin yasallığını sorgulamasına rağmen alındı.
DHS Sekreteri Kristi Noem'in imzasını taşıyan bu adım, kamu güvenliği, ulusal güvenlik, göçmenlik politikaları ve ekonomik faktörler gibi geniş gerekçelere dayandırılarak, statünün devamının "Amerika'nın çıkarına olmadığı" şeklinde açıklandı. Bu sonlandırma kararı, 29 Ağustos 2025'te 9. Daire Temyiz Mahkemesi'nin, Trump yönetiminin yaklaşık 600.000 Venezuelalı için TPS'yi geri çekme kararının muhtemelen yasa dışı olduğuna dair oybirliğiyle aldığı kararla çelişiyor. Mahkeme, DHS Sekreteri Noem'in TPS uzatmasını iptal etme yetkisine sahip olmadığını belirtmişti. Buna rağmen, idare bu sonlandırma kararını uygulamaya koydu.
Etkilenen Venezuelalıların, sınır dışı edilme süreçlerini kolaylaştırmak amacıyla CBP Home mobil uygulamasını kullanmaları ve bu süreçte uçak bileti ile 1.000 dolarlık bir çıkış bonusu gibi teşviklerden yararlanmaları teşvik ediliyor. TPS programı, anavatanlarındaki silahlı çatışmalar, doğal afetler veya diğer olağanüstü koşullar nedeniyle ABD'ye sığınan kişilere geçici yasal statü ve çalışma izni sağlıyor. Kongre tarafından 1990 yılında oluşturulan bu statü, genellikle altı, on iki veya on sekiz aylık sürelerle veriliyor ve bu sürelerin uzatılması, kişilerin istikrar kazanmasına olanak tanıyor.
Daha önce, Şubat 2025'te Trump yönetimi, yaklaşık 350.000 Venezuelalı için TPS korumalarını sonlandırmış ve bu karar da hukuki süreçlerle karşı karşıya kalmıştı. Bu kararın, özellikle Güney Florida gibi büyük Venezuelalı nüfusuna ev sahipliği yapan bölgelerde önemli etkileri olması bekleniyor. Bölgedeki aktivistler ve topluluk liderleri, bu kararı hem acımasız hem de yanlış olarak nitelendirerek, TPS kapsamındaki Venezuelalıların ülkeye değer katan dirençli bir topluluk olduğunu ve bu kararın ABD'nin temel şefkat ve adalet ilkelerinden bir sapma olduğunu vurguluyorlar. Bu durum, ABD'nin göçmenlik politikaları ve bu politikaların hukuki ile insani boyutları arasındaki gerilimi daha da artıracak nitelikte olup, etkilenen bireyler için büyük bir belirsizlik yaratmaktadır.