Varşova'da yaşayan Andrzej Korpiukiewicz, Temmuz 2025'te Vistül Nehri kıyısında, başlangıçta inşaat molozu sanılan orta çağdan kalma bir kılıç keşfetti. Metal üzerindeki haç şeklinde bir sembolün dikkatli bir inceleme sonucunda fark edilmesiyle, bu sıradan bir metal parçası olmadığı anlaşıldı. Yaklaşık 79 santimetre uzunluğundaki kılıcın, karakteristik küresel topuzu ve haç şeklinde muhafızlığı olduğu belirlendi. Ön araştırmalar, kılıcın Varşova'nın kuruluş dönemine denk gelen 13. veya 14. yüzyıla ait olduğunu gösteriyor. Kılıcın üzerindeki haç işaretinin, onu yapan demircinin "imzası" olabileceği ve daha kesin bir tarihleme için ipucu verebileceği belirtiliyor.
Bu tür buluntular, özellikle nehir yatağı gibi bağlamından kopuk yerlerde nadiren bu kadar iyi korunmuş olarak ele geçiyor. Bulunan kılıç, Varşova Devlet Arkeoloji Müzesi'nde metal konservasyonu konusunda uzman bir ustaya teslim edildi. Uzmanlar, X-ışını incelemeleri yaptı, klorürleri temizlemek için özel bir solüsyon uyguladı ve ardından asitliği normalleştirmek için yıkama işlemi gerçekleştirdi. Kılıç, mekanik olarak temizlenip koruyucu bir kaplama uygulandıktan sonra daha fazla inceleme için arkeologlara geri verildi. Bu keşif, Polonya arkeolojisi için büyük önem taşıyor. Benzer durumdaki orta çağ kılıçlarının nehir yataklarında bulunması, bölgenin tarihi hakkında değerli bilgiler sunma potansiyeli taşıyor. Kılıcın, Varşova'nın erken oluşum evrelerine ışık tutabileceği düşünülüyor.
Polonya'nın farklı bölgelerinde de orta çağdan kalma önemli arkeolojik buluntulara rastlanmaktadır. Örneğin, Gdańsk'ta bir dondurma dükkanının altında orta çağ şövalyesine ait iyi korunmuş bir mezar bulunmuş, Baltık kıyılarında ise yaklaşık 2.500 yıllık tunç bir hançer gün yüzüne çıkarılmıştır. Bu tür buluntular, Polonya'nın zengin tarihi mirasının birer kanıtı olarak kabul edilmektedir. Kılıcın üzerindeki haç sembolünün, Tapınak Şövalyeleri veya Hospitalier Şövalyeleri ile bir bağlantısı olabileceğine dair spekülasyonlar bulunsa da, bu konuda kesin bir kanıt henüz mevcut değildir. Kılıcın nehir yatağında bulunması, bağlamından kopuk olması nedeniyle kökenini belirlemeyi zorlaştırmaktadır. Ancak nehir yataklarının zamanla değişen akıntıları, kılıcın başka bir yerden sürüklenerek buraya gelmiş olabileceği ihtimalini de akla getirmektedir.