Temmuz 2025'te uluslararası bir araştırma ekibi, Pasifik Okyanusu'nun Kuril-Kamçatka ve Aleut çukurlarında, deniz tabanının 9.533 metre derinliğinde daha önce belgelenmiş en derin kemosentetik ekosistemleri keşfetti. Fendouzhe adlı insanlı denizaltı aracıyla yapılan 40 günlük seferler sonucunda elde edilen bu bulgular, yaşamın en zorlu koşullarda bile nasıl gelişebileceğine dair anlayışımızı derinleştiriyor.
Bu ekosistemler, güneş ışığının ulaşmadığı ve ezici bir basıncın olduğu ortamlarda, deniz tabanındaki faylardan sızan metan ve hidrojen sülfür gibi kimyasal bileşiklerin oksidasyonundan enerji üreten kemosentez sürecine dayanıyor. Bu kimyasal enerji, mikroorganizmalar tarafından organik maddeye dönüştürülerek besin zincirinin temelini oluşturuyor. Araştırmacılar, bu "soğuk sızıntı" bölgelerinde tüp solucanları (20-30 cm uzunluğunda, kırmızı, gri veya beyaz) ve devasa deniz midyeleri (23 cm'ye kadar) gibi daha önce bilinmeyen türler de dahil olmak üzere yoğun popülasyonlar gözlemledi. Fendouzhe denizaltısı, bu keşif yolculuğunda kritik bir rol oynayarak, bilim insanlarına daha önce erişilemeyen bir dünyaya kapı araladı. Araştırmanın ortak yazarlarından jeokimyager Mengran Du, bu deneyimi "inanılmaz" olarak nitelendirerek, her inişin kendisini yeni bir derin deniz âlemiyle tanıştırdığını belirtti.
Bu keşifler, bilinen kemosentez temelli hayvan topluluklarının derinlik sınırlarını yaklaşık %25 oranında genişleterek, bu tür yaşam formlarının yaygınlığı hakkında yeni bir bakış açısı sunuyor. Ayrıca, Jüpiter'in uydusu Europa veya Satürn'ün uydusu Enceladus gibi buzlu gök cisimlerinin okyanuslarında benzer kemosentetik toplulukların var olabileceği hipotezini güçlendiriyor. Bilim insanları, bu canlıların metabolik adaptasyonlarını ve kimyasal reaksiyonları nasıl kullandıklarını anlamak için gelecekteki araştırmalara odaklanacak.