Uluslararası Doğayı Koruma Birliği (IUCN), Ağustos 2025'te yaptığı önemli bir taksonomik revizyonla, daha önce tek bir tür olarak kabul edilen zürafaları dört ayrı türe ayırdı: Kuzey, Retiküle, Masai ve Güney zürafaları. Bu sınıflandırma, kapsamlı genetik ve anatomik çalışmaların sonuçlarına dayanarak, her bir türün kendine özgü koruma ihtiyaçlarını vurguluyor ve zürafa korumacılığı stratejilerinde önemli bir dönüm noktası niteliği taşıyor.
Bu yeniden sınıflandırma, her zürafa türünün karşılaştığı farklı tehditlere daha odaklı çözümler geliştirilmesini sağlıyor. Yaklaşık 7.000 bireyle en tehlike altındaki tür olan Kuzey zürafaları, siyasi istikrarsızlık ve kaçak avlanma ile mücadele ediyor. Kenya ve Tanzanya'da yaşam alanı kaybıyla karşı karşıya olan Masai zürafalarının sayısı yaklaşık 44.000. Ağırlıklı olarak Kenya'da bulunan ve bazı bölgelerde popülasyonunda toparlanma görülen Retiküle zürafalarının sayısı yaklaşık 21.000. Yaklaşık 69.000 bireyle Güney zürafaları ise güney Afrika'da en kalabalık tür olarak biliniyor.
Zürafa Koruma Vakfı (GCF) ve Afrika Vahşi Yaşam Vakfı (AWF) gibi kuruluşlar, bu ikonik memelilerin korunması için çalışmalarını yoğunlaştırmış durumda. GCF, 16'dan fazla Afrika ülkesinde yaşam alanlarının korunması ve tehditlerin azaltılmasına odaklanırken, AWF ise Kenya ve Tanzanya'daki Tsavo-Mkomazi sınır ötesi bölgesinde yaşam alanı bozulması ve kaçak avlanma ile mücadele etmek için topluluk temelli koruma alanları aracılığıyla stratejiler uyguluyor.
Yapılan genetik çalışmalar, bu dört zürafa soyunun milyonlarca yıldır ayrı evrimleştiğini ve genetik farklılıklarının belirgin olduğunu ortaya koyuyor. Örneğin, 2016'da yapılan bir genetik analiz, zürafaların aslında tek bir tür değil, dört ayrı tür olduğunu öne sürmüştü. Bu bulgular, her türün kendine özgü tehditleri ve koruma ihtiyaçları olduğu gerçeğini pekiştirerek, koruma stratejilerinin daha hassas hale getirilmesini gerektiriyor. Bu yeni sınıflandırma, her türün IUCN Kırmızı Listesi'nde bağımsız olarak değerlendirilmesine olanak tanıyarak, koruma politikalarında küresel bir değişime yol açabilir.