İsviçre hükümeti, yeni nükleer santrallerin inşasını yasaklayan bir yasa tasarısı hazırlayarak ülkenin nükleer enerji politikası alanında önemli bir adım atmayı hedefliyor. "Atıkların Yamaçlara Bırakılmasını Durdurun" girişimiyle bağlantılı olan bu öneri, nükleer enerjinin aşamalı olarak sonlandırılması yönündeki 2018'den beri süregelen politik eğilimle uyumlu. Tasarı, reaktör inşa lisanslarının parlamentonun onayına ve halk oylamasına tabi olmasını öngörüyor ve bu düzenlemelerin nükleer enerjinin yasaklanması sürecini kolaylaştıracağı düşünülüyor.
Almanya'nın nükleer enerjiden tamamen çıkış yaptığı 2023 yılı, İsviçre'nin bu konudaki adımlarına uluslararası bir bağlam kazandırıyor. İsviçre'nin enerji devi Axpo Holdings AG, mevcut durumda yeni nükleer santral inşaatı veya bu alana yatırım yapma planı olmadığını belirtmiş durumda. Axpo, şirketlerin kendi risklerini düzenleyip finanse edemeyeceği ve bir tür denetim mekanizmasına ihtiyaç duyulduğu yönünde görüş bildirerek, sektörün de mevcut politik yönelimlere uyum sağladığına işaret ediyor. Bu yeni yasa teklifinin, İsviçre'nin enerji geleceği ve iklim hedefleri açısından önemli sonuçları olacak. Hükümetin bu teklifi Ağustos 2026'ya kadar parlamentoya sunması bekleniyor. Bu süreç, ülkenin enerji arz güvenliğini sağlama ve aynı zamanda çevresel sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşma arasındaki dengeyi kurma çabasını yansıtıyor.
İsviçre'de şu anda faaliyette olan dört nükleer santral bulunuyor ve bu santraller ülkenin elektrik ihtiyacının önemli bir kısmını karşılıyor. Ancak, 2017'de yapılan bir referandumla yeni santral inşaatları yasaklanmış ve nükleer enerjinin aşamalı olarak sonlandırılması kararı alınmıştı. Bu yeni girişim, bu kararların yeniden gözden geçirildiği bir döneme işaret ediyor. Yaklaşık 47 yıl boyunca faaliyet gösteren Mühleberg santralinin 2019'da kapatılması ve 2030 yılına kadar tamamen sökülme planları, ülkenin nükleerden çıkış stratejisinin bir parçası olarak görülüyor. İsviçre'nin enerji stratejisi, yenilenebilir kaynaklara odaklanma ve enerji verimliliğini artırma yönünde ilerliyor. Bu kapsamda, hidroelektrik ve biyokütle gibi yerel kaynakların yanı sıra güneş ve rüzgar enerjisi gibi yenilenebilir teknolojilere de yatırım yapılıyor. Almanya'nın nükleer enerjiden çıkış kararı ve İsviçre'nin benzer adımları, Avrupa'da enerji politikalarının yeniden şekillendiği bir döneme denk geliyor. Bu değişim, sadece enerji arz güvenliği ve çevresel etkiler açısından değil, aynı zamanda ekonomik ve toplumsal açılardan da önemli tartışmaları beraberinde getiriyor.