7 Ağustos 2025'te İsrail Güvenlik Kabinesi, Başbakan Binyamin Netanyahu'nun Gazze Şeridi'nin en büyük şehri olan Gazze Şehri'nin askeri işgaline yönelik planını onayladı. Plan, Hamas'ın silahsızlandırılması, tüm İsrailli rehinelerin geri döndürülmesi, Gazze Şeridi'nin askerden arındırılması, İsrail'in güvenlik kontrolü ve Hamas veya Filistin Yönetimi olmayan alternatif bir sivil yönetimin kurulması olmak üzere beş temel ilkeye dayanıyor. Bu karar, IDF Genelkurmay Başkanı Eyal Zamir'in rehinelerin hayatları ve operasyonun gerektireceği askeri kaynaklar konusundaki risklere dikkat çekerek dile getirdiği itirazlara rağmen alındı.
Uluslararası toplumdan gelen tepkiler sert oldu. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiseri Volker Türk, İsrail'i planı derhal durdurmaya çağırarak, bunun Uluslararası Adalet Divanı'nın İsrail'in işgaline son verme çağrısıyla çeliştiğini ve Filistinlilerin kendi kaderini tayin hakkını ihlal ettiğini vurguladı. Almanya, Birleşik Krallık, İspanya, Türkiye ve Avustralya gibi ülkelerin liderleri de İsrail'in planını kınayarak, çatışmanın tırmanması ve insani sonuçları konusundaki endişelerini dile getirdiler. Almanya, Gazze'de kullanılabilecek askeri teçhizat teslimatını askıya aldığını duyurdu.
Gazze'deki insani durum kritikliğini koruyor. Raporlar, Gazze Şehri'nde yetersiz beslenmenin yaygınlaştığını ve açlığa bağlı ölümlerin arttığını gösteriyor. Temmuz 2025'te beş yaşın altındaki yaklaşık 12.000 çocuğun akut yetersiz beslenmeden etkilendiği belirtildi. Ayrıca, yardım arayışında olan Filistinlilerin ölüm oranının arttığına dair haberler de mevcut. Bu gelişmeler, bölgedeki gerilimi daha da artırma potansiyeli taşırken, uluslararası toplumun barışçıl bir çözüm bulma çabalarını da zorluyor. Planın uygulanması, Gazze'deki mevcut insani krizi daha da derinleştirebileceği ve bölgede istikrarı bozabileceği endişelerini beraberinde getiriyor.