Lübnan'da siyasi tansiyon, Hizbullah'ın hükümet tarafından onaylanan silahsızlandırma planını reddetmesiyle tırmanıyor. Hizbullah Genel Sekreter Yardımcısı Şeyh Naim Kassam, grubun yıl sonuna kadar silahlarını teslim etmesini öngören planı sert bir dille eleştirerek, bunun İsrail'in çıkarlarına hizmet ettiğini ve Lübnan'ın savunmasını zayıflattığını savundu. Kassam, "Direniş, işgal ve saldırı devam ettiği sürece silahlarını teslim etmeyecek" diyerek, gerekirse "Kerbela benzeri bir savaş" vereceklerini belirtti. Bu açıklama, Lübnan'ın son 14 aylık İsrail ile olan savaşının ardından gelen uluslararası baskının bir sonucu olarak hükümetin bu adımı atmasıyla geldi. Savaş, binlerce kişinin ölümüne, bir milyondan fazla insanın yerinden edilmesine ve 11 milyar dolarlık hasara yol açmıştı.
İranlı yetkili Ali Laricani, Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Aun ile Beyrut'ta yaptığı görüşmede, planın ABD tarafından dayatıldığını iddia etti. Laricani, herhangi bir silahsızlandırmanın Lübnan'ın kendi iç diyaloğundan kaynaklanması gerektiğini vurguladı ve İran'ın İsrail tehditlerine karşı Lübnan'ı desteklemeye devam edeceğini bildirdi. Buna karşılık Cumhurbaşkanı Aun, Lübnan'ın dış müdahalelere karşı durduğunu ve ulusal egemenliğin önemini yineledi. Ancak, Lübnan Dışişleri Bakanı Yusuf Reci, Laricani'nin açıklamalarını "kesinlikle reddedildiğini ve kınandığını" belirterek, bu tür ifadelerin Lübnan'ın egemenliğini, birliğini ve istikrarını baltaladığını söyledi.
Hizbullah'ın bu tutumu, grubun Lübnan'daki siyasi ve askeri rolünün karmaşıklığını bir kez daha gözler önüne seriyor. 1989 Taif Anlaşması ile milislerin dağıtılması öngörülse de, Hizbullah İsrail işgaline karşı bir "direniş" hareketi olduğu gerekçesiyle silahlarını korumasına izin verilmişti. Bu durum, grubun zamanla hem siyasi hem de askeri bir güç olarak büyümesine yol açtı. Ancak, son yıllarda, özellikle Lübnan'daki ekonomik çöküş ve artan halk hoşnutsuzluğu, Hizbullah'ın silahlı statüsüne yönelik tartışmaları alevlendirdi. Birçok Lübnanlı, grubun silahlarının ulusal birliği tehdit ettiğini ve devlet egemenliğini engellediğini düşünüyor.
Hizbullah'ın bu kararlı duruşu, Lübnan'ın iç siyasi dengelerini ve bölgesel güç dinamiklerini daha da karmaşık hale getirecek gibi görünüyor. Grubun ABD büyükelçiliği önünde protesto tehdidinde bulunması, durumun daha da gerginleşebileceği sinyallerini veriyor. Bu gelişmeler, Orta Doğu'daki mevcut jeopolitik gerilimlerin ve vekalet savaşlarının ne kadar derine kök saldığını bir kez daha gösteriyor.