Rusya Bilimler Akademisi Uzay Araştırmaları Enstitüsü'nden yapılan son tahminlere göre, 2 Eylül 2025 Salı günü Dünya, M2.76 sınıfı bir güneş patlamasının ardından gezegenimize doğru yönelen bir güneş plazması atımı nedeniyle güçlü jeomanyetik fırtınalarla karşı karşıya kalabilir.
Bilim insanları, bu plazma bulutunun 2 Eylül'de Dünya'nın yörüngesine ulaşmasının beklendiğini ve bunun sonucunda G2-G4 seviyesinde jeomanyetik fırtınalara yol açabileceğini öngörüyor. Tekrarlayan plazma emisyonlarının daha yüksek enerji rezervlerine sahip olabileceği ve bu nedenle daha büyük bir tehlike oluşturabileceği vurgulanıyor. Jeomanyetik fırtınalar, Güneş'ten yayılan yüklü parçacıkların Dünya'nın manyetik alanı ile etkileşimi sonucu oluşur. Bu etkileşimler, iletişim sistemlerinde kesintilere, navigasyon hatalarına ve elektrik şebekelerinde kararsızlıklara neden olabilir.
Tarihsel olarak, bu tür olaylar uydu sistemlerini, radyo iletişimini ve GPS gibi teknolojileri etkileyebilmektedir. Örneğin, 1989'daki bir jeomanyetik süper fırtına sonrası parçacıkların Dünya'ya ulaşması 17 saat 40 dakika sürmüştü. Bilim dünyası, Güneş'in 11 yıllık aktivite döngüsünün zirveye yaklaştığı bu dönemlerde bu tür olayların daha sık ve yoğun yaşanabileceği konusunda uyarıyor. Güneş lekeleri, genellikle güneş patlamalarının ve koronal kütle atımlarının (KKF) kaynağıdır ve bu lekelerdeki manyetik alan yoğunlaşmaları, enerjinin ani salınımına yol açarak bu tür fırtınaları tetikler.
Güneş'in aktivitesinin artmasıyla birlikte, 2025 yılında 115 Güneş lekesine kadar çıkması bekleniyor. Bu tür jeomanyetik olaylar, kutup ışıklarının (aurora) daha güney enlemlerinde bile görülmesine neden olabilir. Örneğin, geçmişte G4 seviyesindeki bir fırtına, Kaliforniya gibi daha güneydeki bölgelerde bile auroraların gözlemlenmesine olanak tanımıştı. Teknolojik altyapı üzerindeki potansiyel etkileri göz önüne alındığında, bu tür olayların önceden tahmin edilmesi ve gerekli önlemlerin alınması büyük önem taşımaktadır. Bilim insanları, Güneş'in aktivitesini sürekli olarak izleyerek, bu tür jeomanyetik olayların etkilerini en aza indirmeyi hedeflemektedir.