Güney Afrika'daki MeerKAT radyo teleskobunu kullanan astronomlar, evrenin erken dönemlerine ait, yaklaşık 10 ila 11 milyar yıl öncesine tarihlenen devasa galaksileri keşfetti. Bu çığır açıcı araştırma, evrenin oluşumu ve evrimi hakkında yeni bilgiler sunuyor. Astrophysical Journal'da yayınlanan çalışma, MeerKAT'ın hassas radyo sinyallerini analiz ederek bu uzak galaksileri gözlemlemesine dayanıyor.
Bu türden radyo emisyonlarının ilk kez tespit edilmesi, bilim insanlarının evrenin ilk zamanlarındaki galaksi oluşum süreçlerini daha iyi anlamalarına olanak tanıyor. Keşfedilen galaksilerin, yıldız oluşumunu inanılmaz bir hızla gerçekleştirdiği düşünülüyor. Bu bulgu, galaksilerin erken evrendeki oluşum ve gelişimlerini anlamak için yeni yollar açıyor. MeerKAT teleskobunun bu keşiflerdeki rolü büyük. MeerKAT, Güney Afrika Radyo Astronomi Gözlemevi'nin (SARAO) bir parçası olarak, evrenin erken dönemlerine ait zayıf ve dağınık radyo ışığını tespit etme konusunda eşsiz bir hassasiyet sunuyor. Bu yetenek, daha önceki teleskopların gözden kaçırdığı detayları ortaya çıkarıyor. Örneğin, MeerKAT'ın MIGHTEE (MeerKAT International GHz Tiered Extragalactic Exploration) projesi kapsamında yaptığı gözlemler, evrenin yaklaşık 10-11 milyar yıl önceki "Kozmik Öğle" dönemindeki galaksilerin radyo spektrumlarını, manyetik alan güçlerini ve yıldız oluşum oranlarını karşılaştırmalı olarak incelemeyi mümkün kıldı. Bu gözlemler, o dönemdeki galaksilerin yıldız oluşum hızlarının beklenenden daha yüksek olabileceğini gösteriyor. İranlı bilim insanlarının da dahil olduğu bu uluslararası ekip, özellikle radyo dalgalarının toz bulutlarından etkilenmemesi sayesinde, evrenin uzak geçmişine daha net bir bakış sağlıyor. Optik gözlemlerin aksine, radyo dalgaları evrenin erken dönemlerindeki yıldız oluşumu hakkında daha doğru bir resim sunabiliyor. Bu keşifler, galaksilerin nasıl oluştuğu ve zamanla nasıl evrildiği gibi temel astrofizik sorularına yanıt arayan bilim insanları için büyük önem taşıyor. Bu çalışma, evrenin ilk milyar yıllarındaki galaksi oluşum dinamiklerini anlamamızda önemli bir adım olarak kabul ediliyor.