Mısır'ın Batı Çölü'nde, Hürrem Vahası'ndaki Ain el-Kharab bölgesinde yürütülen arkeolojik kazılarda, erken bir Kıpti şehrine ait önemli kalıntılar gün yüzüne çıkarıldı. Temmuz 2025'te duyurulan bu keşif, bölgenin paganizmden Hristiyanlığa geçiş sürecine dair nadir bilgiler sunuyor. Kazılarda, sıvalı duvarları, fırınları ve tahıl depolarıyla iyi korunmuş kerpiç konut yapıları bulundu. Ostraka, çanak çömlek parçaları, cam ve taş eserler gibi günlük yaşamı yansıtan buluntuların yanı sıra, döneme ait mezarlar da ortaya çıkarıldı.
Keşfin en dikkat çekici yönlerinden biri, iki erken Kıpti kilisesinin bulunması. Bu kiliselerden biri merkezi bir salonu ve yan nefleri olan büyük bir bazilika şeklinde, diğeri ise iç duvarlarında belirgin Kıpti yazıtları bulunan daha küçük, dikdörtgen bir yapıya sahip. Bu yapılar, bölgedeki erken Hristiyan ibadetinin merkezleri hakkında önemli ipuçları veriyor. Ayrıca, İsa Mesih'in hasta bir kişiyi iyileştirmesini tasvir eden bir duvar resmi de bulundu. Bu sanat eseri, Mısır'ın çöl vahalarından çıkarılan erken Hristiyan ikonografisinin nadir örneklerinden birini teşkil ediyor.
Turizm ve Eski Eserler Bakanı Şerif Fethi, bu keşfin Mısır medeniyetinin dönüştürücü bir dönemindeki derinliğini ve çeşitliliğini vurguladığını belirtti. Fethi, buluntuların dini geçişin anlaşılmasına ve Mısır'daki hoşgörü değerlerinin pekiştirilmesine katkı sağladığını ekledi. Mısır Eski Eserler Yüksek Konseyi (SCA) Genel Sekreteri Muhammed İsmail Halid ise, buluntunun Hürrem Vahası'ndaki erken Kıpti dönemini aydınlatmadaki önemini vurgulayarak, bölgenin dini ve sosyal bir merkez olarak tarihsel rolüne dikkat çekti.
Bu keşif, Mısır'ın kültürel turizm çekiciliğini artırmakla kalmayıp, aynı zamanda ülkenin dini ve tarihi evrimindeki küresel anlatıdaki rolünü de güçlendiriyor. Ain el-Kharab'ın M.Ö. 3. yüzyıldan M.S. 2. yüzyıla kadar uzanan Ptolemaik ve erken Roma dönemlerinde politeist geleneklerin hakim olduğu bir yerleşim yeri olduğu, ardından Hristiyanlığın merkezi haline geldiği belirtiliyor. Bu durum, bölgenin zaman içindeki değişimini ve sürekliliğini gösteren önemli bir kanıt olarak öne çıkıyor.