Türkiye'nin Şanlıurfa bölgesinde, Göbekli Tepe ve Karahan Tepe'de 2025 yılında devam eden arkeolojik kazılardan elde edilen yeni bulgular, Neolitik döneme dair anlayışımızı derinleştiriyor. Bu keşifler, insanlık tarihinin erken evrelerine ışık tutarak, yerleşik yaşama geçiş ve toplumsal yapılanma konusundaki bilgilerimizi zenginleştiriyor. UNESCO Dünya Mirası Alanı olan Göbekli Tepe'de ortaya çıkan yeni kanıtlar, buranın sadece bir tören merkezi olmanın ötesinde, o dönemde yaşayan insanlar için bir yerleşim alanı olarak da kullanılmış olabileceğini gösteriyor. Kazılarda bulunan aletler, öğütme taşları ve hayvan kalıntıları, avcı-toplayıcı Neolitik toplulukların bu alanda uzun süreli bir varlık gösterdiğine işaret ediyor. Bu bulgular, Göbekli Tepe'nin yalnızca bir ibadet yeri olduğu yönündeki önceki teorileri sorgulatıyor.
Roma'daki Kolezyum'da 24 Ekim 2024 ile 20 Nisan 2025 tarihleri arasında düzenlenen bir sergi, Göbekli Tepe'den getirilen eserlerin kopyalarıyla bu antik alanın küresel ölçekte tanıtılmasına katkı sağladı. 9.500-10.000 M.Ö. yıllarına uzanan Karahan Tepe, insanlık tarihinin en erken bilinen köylerinden biri olarak kabul ediliyor. Burada yapılan kazılarda ortaya çıkarılan T biçimli steller ve hayvan oymaları, Göbekli Tepe ile güçlü bir kültürel bağa işaret ediyor. Karahan Tepe'nin henüz yaklaşık %5'lik bir kısmının kazılmış olması, gelecekteki keşifler için büyük bir potansiyel barındırdığını gösteriyor. Yapılan araştırmalar, Karahan Tepe'nin Göbekli Tepe'den bile daha eski olabileceğine ve yerleşik yaşamın tarımdan önce başladığına dair kanıtlar sunuyor.
Göbekli Tepe'yi ziyaret edenlerin sayısı da dikkat çekici bir artış gösterdi. 2024 yılının ilk yedi ayında 326.000'den fazla ziyaretçi ağırlayan alan, 2022 yılındaki 290.000 ziyaretçi sayısını geride bıraktı. 2024 yılında toplamda 709.643 ziyaretçiye ulaşan Göbekli Tepe, Türkiye'nin en çok ziyaret edilen arkeolojik alanlarından biri olma unvanını pekiştirdi. Bu gelişmeler, Neolitik döneme dair daha derinlemesine bilgiler sunarak, erken insan toplumlarının karmaşıklığı ve yaşam biçimleri hakkındaki anlayışımızı sürekli olarak geliştirmeye devam ediyor. Bu keşifler, insanlığın yerleşik hayata geçişinin sadece tarıma bağlı olmadığını, aynı zamanda derin ruhani ve toplumsal motivasyonlara da dayanabileceğini gösteriyor.