Giderek dijitalleşen dünyamızda, ergenlerin yapay zeka (YZ) ile etik ve sağlıklı bir şekilde etkileşim kurmalarını sağlamak acil bir mesele haline gelmiştir. Çocuk ve genç gelişimi alanında uzmanlaşmış nörobilimci ve sosyal eğitimci Tania García, Educación Real'in kurucusu olarak, YZ'nin sadece teknolojik bir ilerleme olmadığını; aynı zamanda arzuları, inançları ve kimliği nöronal düzeyde şekillendiren bir etken olduğunu vurgulamaktadır.
García'ya göre, gençlerin yaşamlarında YZ'nin sağlıklı entegrasyonunun anahtarı, duygusal destek ve evde yetişkinlerin gerçek varlığıdır. Sadece kurslar veya dijital kurallardan öte, ebeveynlerin ve bakım verenlerin teknoloji kullanımı sırasında yanlarında bulunmaları, ergenlerin YZ onayına bağımlı olmalarını engellemek için elzemdir. Nörobilimci, YZ'nin tarafsız olmadığını; gençlerin sinir yollarını yeniden düzenleyerek dürtüselliği teşvik ettiğini ve sürekli onay arayışını ödüllendirdiğini, bunun da gelişmekte olan beyin için zararlı olduğunu belirtmektedir.
García, beynin eleştirel düşünme ve öz yansıtma işlevlerinden sorumlu prefrontal korteksinin ancak 25 yaş civarında tam olarak geliştiğini vurgulamaktadır. Bu durum, ergenlerin bilinçli farkındalıkları olmadan kimliklerini şekillendiren uygulamalara maruz kalmalarına yol açmaktadır. YZ'nin sunduğu her öneri, bilinçli olarak seçmedikleri bir benlik versiyonunu pekiştirerek gençlerin sinirsel mekanizmalarını doğrudan etkiler. Yetişkin rehberliği olmadan, gençler sahte bir özerklik geliştirebilir; dışarıdan güvenli görünürler ancak tükettikleri içerik tarafından yönetilirler.
Dijital cihazların kullanımı konusunda García, el yazısının düşünce, duygusal öz-farkındalık ve duyusal entegrasyonla ilişkili nöral devreleri aktive ettiğine dikkat çekmektedir. Yazarken el, görme, düşünce ve duygu bağlantılıdır. Buna karşılık, tablet kullanımı bu adımları gerçekleştirmez ve beyin plastisitesini düşünceden çok anlık tepkiye yönlendirir. Bu nedenle, eğitim teknolojisinden öte, çocukların gelişim fizyolojisine saygı duyan ve modaya göre değil, bu sürecin kahramanlarını önceleyen bir sistem gereklidir.
García, eğitim ortamında ekranların kullanımına da değinerek, ilkokul seviyesinde ekran kullanımına gerek olmadığını belirtmektedir. Küçük teknolojik alanlar faydalı olabilir ancak her şey için bireysel cihazlara bağımlılık uygun değildir. Çocuğun sinir sistemi dijital uyarılara karşı denge kurmaya hazır değildir; beyin her uyarıyı yenilik olarak algılar ve sürekli ödül modunu etkinleştirir. Yetişkin yoksa çocuk durmayı bilemez; istemediği için değil, yapamadığı için. Ekranların sağlam bir duygusal temel veya gerçek eşlik olmadan tanıtılması sembolik bir terk edilme şeklidir.
Dijital ortamda otoriterlik ya da aşırı hoşgörüsüzlüğe düşmeden eğitim vermek için García, yetişkinlerin kendi sinir sistemleri üzerinde derinlemesine çalışmasını önermektedir. Yetişkinlerin kendi duygularını anlaması ve yönetmesi, çocuklara ve ergenlere etkili eşlik için şarttır. Nörobiyolojik anlayış temel olup, çocuğun veya ergenin prefrontal korteksinin gelişmediği ve dijital dürtüyü kendi başına yönetemediği kavranmalıdır. Burada öğüt vermek veya klişelere başvurmak değil, yetişkinin bağdan ve cezalandırmayı diyalog kılıfına sokmayan duygusal yapısından destek almayı öğrenmesi gerekmektedir.
Özetle, Tania García, ergenlerin yapay zeka ile etik ve sağlıklı yaşam sürmeleri için evde duygusal destek ve yetişkinlerin gerçek varlığının önemini vurgulamaktadır. Eğitim, çocuğun bütünsel gelişimine odaklanmalı, fizyolojisine saygı göstermeli ve özerkliğini bilinçli ve rehberli bir şekilde teşvik etmelidir.